Bana kırmızı bir şarap getirin!

Bomboş aklım, bomboş midem,

Kırmızı kırmızı kusacağım,

Süt gibi ak, kaderin suratına!

Bana kırmızı bir şarap getirin!


En güzel masayı kurun. Hemen!

O masada, en kötü günleri anacağım,

Nasıl kaybettiğimi, nasıl kazandığımı,

Aç boğazım, onun kadar yüreğim!

En güzel masayı kurun. Hemen!


Denizleri dökün, şu güzel bardağıma!

Korlanmış bir demir saplandı,

Tertemiz bir yüreği taşıyan bağrıma,

Nasıl ki hayaller görürüm şu aklımla?

Denizleri dökün, şu güzel bardağıma!


İnançlarınızı koyun, şu altın sandığa!

Onları, sizden daha iyi muhafaza edeceğim,

Merak etmeyin, kendi inançlarım gibi değil,

Kaybettiğim umutlarım gibi hiç değil!

İnançlarınızı koyun, şu altın sandığa!


Akıllarınızı alın, koyu denizlere yüzeceğiz!

Şu gemi bizi nereye götürecek kim bilir?

Sonunda, atlayıp yem olmak var,

Kendi yarattığımız ve beslediğimiz kuşkulara!

Akıllarınızı alın, koyu denizlere yüzeceğiz!



Anlam aramayın sözlerimde, bulursunuz!

Anlamı olmayan resimlere, anlam yüklemek,

Hiç kuşkusuz, en büyük kusurumuz,

Neyi düşünsek, içimizde onu buluruz.

Anlam aramayın sözlerimde, bulursunuz!


Sarıp sarmaladığım yavrumu kaybettim!

İçimden dışarıda atan kalbimi kaybettim,

Kumarı o ya dünyanın, candan öte

Var mı kaybedebileceği insanın?

Sarıp sarmaladığım yavrumu kaybettim!


Risalelerce yazdım ismini tekrar tekrar!

Bir öğretmenin en iyi cezası, akılsız öğrencisine,

Dayak neye yarar, arsız etti hayat bizi,

Seni yazıyorum, seni arıyorum sayfalarca!

Risalelerce yazdım ismini tekrar tekrar!


Anlam aramayın sözlerimde, bulursunuz!

Tanrı olmasa idi, ne anlamı olurdu duaların?

El açmanın, adak adamanın?

Var diyebilir mi günahkar dudakların?

Anlam aramayın sözlerimde, bulursunuz!


Nar çiçekleri açıyor, yanında ölüm çiçekleri!

Nar çiçeklerinden evvel kavuşacak mıyız?

Yoksa bizim için mi açıyor ölüm çiçekleri?

Öyleyse delice dua edeceğim Tanrıya!

Cennet var olmalı, birlikte yanacaksak cehhenem var olmalı!

Nar çiçekleri açıyor, yanında ölüm çiçekleri!