Bir insan bir insanı hayatına ihmal edilmek için kabul etmez. Hangi şehre gitsem, hangi insana selam versem çocukluğumda ihmal edilmişliğimin aşinalığını görüyorum. Nerede evsiz bırakılma ihtimalim çoksa orayı mesken tutuyorum. Bu mu hayatın bana teşekkürü, bu mu çıkamadığım, koşup durduğum o çarkın sonsuzluğu?


Birhan Keskin de demişti, "beni hep aynı yerimden yaralayan o eve yine de döneyim, döneyim istedim.", bunu söylemişti. Beni aynı yerimden yaralayan o eve dönme isteğim geçmiyor.


Dün gece bunları yazarken bu gece, sesini duymanın rahatlığıyla yazıyorum bunları. Sensiz olmanın verdiği kaygıyı üzerimden attım, üzerimde bir kaygı olduğunu anlayabildiğin için huzurlu hissettim. İçimde bir şeyler oluyor, belki bir dağ yıkılıyor ama onu ancak sen görebiliyor ve anlayabiliyorsun.


Satışta bile olmayan, herkesin mumla arayamayacak kadar kaybettiği, samanlıktaki iğnenin bile ayan beyan ortada olduğu yer; anlamak ve anlaşılmaydı. Beni anladın, ben seni anladım. Kelimeler olmasa da olurdu, yanımda olmasan da olurdu. Beni anlamıştın.