Artık üzülemiyorum, eskiden canımı acıtan şeyler şimdi rüzgar yeli gibi içimi anlık ürpertmenin ötesine geçemiyor. Uğruna geceleri uykuya kör olduğum acılarım, şimdi çürük bir meyvenin ağızda bıraktığı tat kadar acı ama tesiri yok denecek kadar az. Güzel sandığım aşktan geriye kalan pişmanlıklarım, tek taraflı olan hiçbir şeyin insana iyi gelecek yanı olmadığını öğretti. Bana tüm şiirleri ezberletecek sevgim, zamanla adını unutturacak nefrete dönüşüyor. Belki de nefret bile değil. Sevgi değer vermenin ne kadar beyaz yüzüyse, nefret de siyah yüzü aslında. Siyah da olsa değer vermenin o yüzü bile sana yakışmıyor. Seni çok sevdiğim zamanlardan geriye bana bıraktığın haksız şımarıkların, hiç büyümeyecek bir çocuğu sırtıma nasıl yük edişimi gösterdi. Bazen yerinde olup haketmediğin onca emeği, çabayı gören kişi ben olmak isterdim diye düşünüyorum. Artık seninle ilgili hiçbir hayalim ve isteğim yok. Çünkü biliyorum ki bozuk bir şeyi tamir edebilirim, kırık bir şeyi yapıştırabilirim ama içi kibirle dolu kötü birine sevgiyi öğretemem. Seni haketmediğin hayallerin içine koyduğumdaki sırıtışını görmezden gelmiyorum artık. Seninle çıktığımız yolun çıkmaz sokak olduğunu bir başıma dönüp dururken fark edince, aslında benimle o yola hiç çıkmadığını anladım. Her güne farklı bir çiçek açtırmaya çalıştığım hayatında varlığımın anlamsız oluşu tüm baharları kışa çevirdi. Umarım bir gün sevgimin gücünü fark edip kapımı çalarsın. Çünkü sen o kapıyı çalarken, ben başka bir kalpte iyileşiyor olacağım.