Anne öyle bir kelime ki... Duyunca kiminin midesinde kelebeklerin uçmasını sağlar, kiminse boğazında bir yumru oluşturur.

Kelimeden daha ziyade yaşanmışlıklar canını yakar ya da sevindirir insanı. Yaşanmışlıklar veya yaşanamayanlar...

Annesinin saçlarını sevdiğini düşününce kimileri mutlulukla gülümserken kimilerininse gözleri dolmaya ve burnunda bir sızı oluşmasına sebep olur. Ama aynı düşüncenin farklı duygulara vesile olması çok can yakıcı değil mi?

Bu yazıları okurken benim hissettiğimi yaşayanlar vardır, maalesef çoğu çocuk şanslı değil. Annesiz büyümek zorunda kalıyor, buna büyümek denir mi bilmiyorum. Sadece acılar içerisinde alışıyoruz sanırım bazı şeylere ve buna da büyümek diyoruz.

Her sene anneler gününde kendi anneler günümü kutladım ben... Benim annem her zaman bendim, ben kendi annem oldum o küçük yaşımda. Kendi elimden tuttum, okula götürdüm, kendi saçlarımı ben taradım, üstümü kendim yaptım, düştüğümde ben kendimi kaldırdım, ben sardım yaralarımı. Ateşler içinde hastayken ben ateşim düşsün diye baygın baygın bir şeyler yaptım, kimse değil, biri değil... Ben kendi annem oldum. Şimdi diyorum ki anneler günüm kutlu olsun.