Ortodoks Marksizmin alt yapı ve üst yapı kavramına yeni bir soluk getiren Gramsci, sivil toplumu öne sürerek hegemonya kavramının önemini vurgulamıştır. Ona göre, sınıf mücadelelerinde hegemonya kavramına bakılmalı, ideoloji ve kültür meselesi ihmal edilmemelidir. Bir toplumda, sınıf bilinci oluşturma konusunda etkin rol oynayacak kişilerin aydınlar olduğunu söyleyerek, üst yapıya yaptığı vurguyu daha da güçlendirmiştir. Bu kapsamda Gramsci, aydın sınıfını ‘organik aydınlar’ ve ‘geleneksel aydınlar’ olarak ikiye ayırmaktadır. Geleneksel aydın, realiteden kopuk ve toplumla herhangi bir ilişkisel bağlılık taşımayan kişidir. Organik aydın ise, sosyal hayata aktif olarak katılım gösteren ve toplumu ‘sınıf bilinci’ etrafında örgütleyebilecek olan aydındır. Tam da bu noktada, hegemonya kavramını yönetilenlerin rızasını almak anlamında kullanan Gramsci’nin, aydınları neden toplumdaki hegemonik rızanın kırılması için ön ayak olacak kişi olarak gördüğü daha net anlaşılmaktadır.


Yöneticiler, kendi çıkarları adına bir toplumu gerek entelektüel gerek ahlaki ve siyasi bağlamda tahakküm altına alıyor ve bunu ‘görünmez bir rıza’ üretimi ile gerçekleştiriyor ise, hegemonya görünmez ve bir o kadar görünür olan iktidar aygıtıdır. Gramsci, sivil toplum kavramsallaştırmasını devreye sokarak bir toplumun kendi kendini düzenlemesi ve hegemonyaya karşı durabilmesini esas almaktadır. Eğer, bir toplum hegemonya ile destekleniyor ise, sivil toplum ile örgütlenebilmelidir. Bu bağlamda, politik toplum ve sivil toplumun birbirinden farklılaştığını söyler. Politik toplum, geleneksel anlamda devlet yönetimini ve devletin baskıcı gücünü temsil ederken sivil toplum, politik toplumun işleyişinden yararlanarak toplumun desteğini kazanan ve ondan kendini farklılaştırabilen kültürel ve siyasi yapıyı temsil etmektedir.


Hegemonya ve sivil toplumun arasındaki bağlılığı açıklar nitelikte bir kavram olan tarihsel blok kavramını öne süren Gramsci, tüm güç ilişkilerinin karşılıklı bağımlılığını esas alır. Maddi, siyasi, askeri güç ilişkilerinin yanında sınıfların gelişimi ve siyasi ilişkiler kategorisini ele almaktadır. Böylelikle Gramsci, toplumsal güç müttefikleri olarak birleşen grupların ortaya çıkardığı uzlaşmanın tarihsel blok ile anlaşılabileceğini öne sürmektedir.


Sonuç olarak, Gramsci’nin klasik Marksizm ile arasındaki en büyük fark; klasik Marksizmin sınıfların ortadan kaldırılmasını önceleyen öğretisinin yanına kültürel ve siyasi gelişmeleri esas alan uzlaşmayı koyması olmuştur. 



Kaynaklar:

Dural, A. B. (2007). A. GRAMSCI DÜŞÜNCESİNDE TARİHSEL BLOK/HEGEMONYA/AYDINLAR VE BUNALIM SÜREÇLERİ KAVRAMLARI. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 9(2), 55-68.

Dural, A. B. (2012). Antonio Gramsci ve Hegemonya. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 11(39), 309-321.

BANK, R. B. (2015). GRAMSCİ’NİN DEVLET VE HEGEMONYA KAVRAMLARININ KURAMSAL ÇÖZÜMLEMESİ. Yakın Doğu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 8(2), 2-40.



Yazar: Dilara Aydın