Neyse ki şu an seni düşünmüyorum.

Uyumadan önce hayalinle uyumuyorum veyahut sabah uyandığımda ilk aklıma gelen sen değilsin.

Sonra gözlerini de düşünmüyorum. Sonra dudaklarını ve sonra gülüşünü, dil çıkarmanı, alaycı bakışını...

Işıkları yanan evlerin, sevişen insanların, geçip giden hayatın, sevgiliye adanmış her bir sözcüğün, merakla beklenen o anın onuruna... Sanki seni düşünmek bir labirent, bir çıkmaz sokak, uçan balon. Seni düşünmek, hiç gelmeyecek birini hiç gelmeyeceğini bile bile beklemek. Seni düşünmek elmasa şekil verir gibi ve sonra yanık bal kokusunda arıların bahar şenliği. Seni düşünmek ağır işçilik.

Bebek bu senin içindi anlamışsındır.


Seni değil, sana ilişkin kafamda yarattığım ideayı seviyorum; o ideanın kendimde, kendimle var oluş biçimini. Platon diyor ki: "Ben seni seviyorum, bundan sana ne."

Şimdi burada anın içinde düşünerek bulunmuş bir gerçek gibi olası bir geçmişin bütün biçimlerini bir ceset gibi arkada bırakarak sonsuz sayıda bölünmüş anın içinde eğer yaşanan anda başka bir anı yaşadığını kurgulamıyorsan, yani bu diğer türlü sıkılmak olurdu aslında. Evet ya da şöyle de diyebiliriz: öncesiz ve sonrasız şimdi de yani evet bütün anların tek bir anın içinde toplandığı muhayyel bir ebedi şimdi de ve evet itiraf etmek gerekirse ki bu aynı şey yine de bütün hayatı tek bir an için yaşamanın iç gerilimiyle her sesi her tınıyı her yerde ve her şeyde onun için onunla vecd ile hâle düşerek, hâllenerek, kendi hastalığına hastalanarak, deliliğine delirerek: ama gönül gözüyle açılmış bir akılsallıkla kendinde kendini gerçekleştirmiş şey olarak hiçleyen... Evet, evet yani evet bütün seslerin ve bütün simgeselin künhüne kavuştuğu meselâ zifiri sessizlikte bir'in içinde soluk alarak yani evet hiç...

defianda me dios de mi

Özellikle hiç noktalama işareti kullanmadım çünkü yapboz gibi sen birleştir istedim; her okuduğunda kendi algına göre.

Bir yazı üstadı olarak, yarattığım etki açısından amaçladığım tam olarak işte buydu. Seni provoke etmek...

Gel bana bebek, ben de seni seviyorum. Birbirimizi bulduk, daha ne isterim ben senden başka. 

Senden başka,

Senden başka...

Söz veriyorum, senin için hep güzel şeyler yazacağım.

Deryada bir damla senin için

Bir de anlasan

Ah kadın!

Onlar, yani yeryüzünün en anlamlı cümleleri, senindir. Tek dileğim içselleştirmen ve özümsemendir. Çünkü, sen olamayan her sözcük...

Yani buna yalan demeyeceğim çünkü negatifle tanımlamak istemem. Yok sözcük, olmayana ergi; yani seni anlatmayan, sen de olmayan her sözcük... yani bilirsin... evet...

Gözlerinle yolcu etmiştin beni. Önüm arkam sobe yalanı söylüyor, yazma diyordun bana. Uzun uzun susarak, uzun uzun susma yalanı söyler gibi. Oysa ben, Ha! Bir de, uzun bir yol akşamına benzeyen gözlerin geliyor aklıma ve sonra evlerin duvarlarına tutunarak yürüyen kendi sesim. Biliyorum, biliyorsun, bunu onlar da biliyor. Bundan eminim. Kaldır başını tanıklık et, eski bir yara gibi yeniden kanatılmışlığa. Kaldır başını tanıklık et... Gerçekte içinde var olmadığın, hiç yaşanmamış salt bir tasavvur olarak kendi hayatın gözünün önünde akıp giderken, olası bir kendine tanıklık et. 

İşte sınır tam da burası. Deliliği deneyimlemeyen akıldan söz edemez nokta.


Bebek senin için

Kendini Sev