Merhabalar.

Bir marketin kitaplara ayırmayı başardığı üç katlı ufak rafında buldum bu kitabı. İçini açıp birkaç sayfa okudum. Çok hoşuma gitti. Ne olduğunu anlamasam da ilgimi çekeceği aşikardı. Fakat keşke ilk sayfaya da baksaymışım. Çünkü kitap bir serinin ikinci kitabıymış. Hemen okumaya başlayamayacağım diye üzülmedim değil. Fakat sonra serinin diğer iki kitabını da aldım ve başladım okumaya. İlk kitap Pia Mater, ikincisi Arachnoid Mater, üçüncüsü Dura Mater...

Olaylar başlangıçta çok zeki olan Tesla etrafında şekilleniyor. Perit, Meryam ve Vera... Hepsi çok iyi düşünülmüş karakterler. Sonra sinestezik bir birey olan Alef giriyor hikayeye. Zaten Alef'ten sonra olaylar dallanıp budaklanıyor. Olaylara biraz geriden baktığınızda görüyorsunuz ki kocaman bir olaylar örgüsünün içine düşmüşsünüz ve çıkmak istemiyorsunuz.

Bu bir nöroroman. Bir sinir bilimci olan Karaismailoğlu beyin hakkında ne biliyorsa satırlara yerleştirmiş. Okurken hem öğreniyorum, istediğimde bilgilerin kaynağı olan makaleleri kaynakçadan bulup okuyabiliyorum, hem de edebi zevk alıyorum. Kurgusu çok derin ve çok güçlü. Okuyucuyu içine çekiyor. Karakterler arada bilimsel düşüncelere dalsalar da anlatım o kadar güzel ki hiçbir bilgisi olmayan insan bile okurken "Ne demek istiyor burada?" ya da "Bu ne demek?" gibi sorgulamalara kapılmıyor. Arada birkaç noktalama yanlışı olsa da rahatsız etmiyor. Tavsiyemdir, okuyun okutun. :)

Son olarak buraya kitaptan bir alıntı bırakmak istiyorum.

"Çocukluğundan beri Ay'ın yüzeyinde hep bir kadın silüeti görürdü. Şu an bile baktığında aynı silüeti çok net görebiliyordu. Kadın sanki biraz yaşlanmış gibiydi. Ailesini hiçbir zaman tanımadığı için Ay'ın yüzeyinde gördüğü bu kadının annesi olduğuna inanmıştı çocukken. Özledikçe cebinden çıkarıp sevdiğinin resmine bakan insanlar gibi Devin de aklına annesi geldikçe başını gökyüzüne doğru kaldırırdı."