Göğsümdeki çığlığı ne zaman anlatsam,
Gözlerindeki alev hep yaktı içimi.
Belki bir gün bu lisanı anlasam,
Kalbim coşup yaracak kafesini.
Giderken rüzgarla birlikte koşsam,
Toprağa seninle saklanmaktı amaç.
Aşkın cesaretini avuçlarımdan taşırsam,
Dökülen her damla izaha muhtaç.
Her adımda soluğu sende alsam,
Işıkları yanarken bu koca şehrin,
Ne yapsam da yüreğine ulaşsam?
Gözlerin hiç olmadığı kadar duru ve serin.
Bu makber senin yatağın değil ki sevgilim.
Üstünü örtemem ki, üşürsün burada.
Affet, seni yalnız bırakmamaktı emelim.
Kapalı kaldım bu uçsuz bucaksız cihanda.
Belki son kez ellerini öpsem?
Donuk çehren gamzeni saklamış, niçin?
Yeryüzündeki en hakiki gözdem,
Göğsümdeki kıyamet senin için.
Sakin ve kibarca silindi düşlerim.
Ebediyen durdu zihnim, tıpkı kalbin gibi.
Toprağını eşelemekten nasırlaşmış ellerim.
Sensiz geçen dördüncü gün bu takribi.
Bak, sana menekşeler getirdim.
Konuştuk bugün saatlerce.
Dildarım, seni çok özledim.
Ruhumu nasıl tutsam da seninkine değmese?
Gözyaşlarım hiç durmadı sevgilim.
Senin acın hiç dinmedi.
Atan kalbim seninle aramda tek engelim.
Kızma bana n’olur, ruhum sana kavuşmak istedi.
Kementle bedenimi dünyaya bağladım.
Canımın yarısını gömdüm seninle.
Ruhum prangasını çıkardı adım adım.
Tamamladım bizi son nefesimle.