Kış geldi! Kış geldi!

Delip geçmiş kör bir kurşun gibi,

Bembeyaz karı kardelen,

Öte yandan! Öte yandan!

Bir serçe derin bir uykuya dalmış,

Yorgan sanıp örtmüş karı üzerine...

Nurlar içinde yatsın, minik serçe.

Sıcak bir ev, sıcacık. Lambaları yanan.

Bu soğukta, aşkla bakıyorum o taş yığınına!

Bir çölün ortasında görsem karı, serinliği,

Ona da öyle aşk ve özlemle bakardım elbet!

Yaşamın acı veren gerçekleri içinde,

Ölmeyi diliyor insan her uykusundan önce.

Tatlı bal gibi çalınca mutluluğu ağzına hayat,

Gebe kalıyor yaşama isteği insanın yüreğinde.

Haydi! Göle fırlatın, ruhumu da bedenimi de,

Nefret eder sudan, öylesine debelenir, çırpınır,

Haydi! Atın kurak topraklara şimdi!

Damla suya hasret, yudum almak için çıldırır!

İşte benim arafım başlar burada efendim!

Bir lambalı sıcak evdeyim, yüreğimde karlı ormanlar!

Kafamı çıkarsam bir pencereden, çöller...

Yaşamın acısı içimde, ben de onun içinde!

Eli ayağına dolanmış hayatın...

Bal çalacak diye kurumuş ağzıma,

Zehri verip durmuş zavallı canıma!

Göllerin, nehirlerin içinde boğulmaktan ruhum bir çare,

Susuz dudaklarım çılgına dönmüş bir deve!

Evet, evet. Benim arafım bu efendi!

Kabusların içinde ruhum uzatır ellerini,

Ümitsiz mi ümitsiz, garip gureba bir hayale...