Güneşin doğuşu içime bi’ ışık doğurur diye uyumadığım günler oluyor, güneşe yüzümü dönüp tenimde o bunaltmayan sıcaklığı hissetmek bana yeniden kendimi getirir sanıyorum.


Ama yavaş yavaş renklendiğinde hava; bazen kalkıp perdeyi aralamaya bile mecalimin kalmadığı oluyor, o zamanlarda çiçeklerle bezenmiş bir bahçede güneşle buluşamayan yalnız, solmaya yüz tutmuş bir çiçeğe yakın buluyorum kendimi.


En azından güneşi zihnimin ücra bir köşesinde canlandırmaya çalışıyorum; fazla gerçekçi taraflarım çıkıyor ortaya o vakit, olanak tanımıyorlar bana.Sanki aynı bedeni paylaşmıyormuşuz gibi, yabancıymışız gibi, yabancıdan da öte düşmanmışız gibi.


Yine kendimle barışamadan, güneşle buluşamadan yatağımın bir köşesine ilişiyorum dopdolu hüzünle.


Gözyaşlarımı önce elmacıklarımda sonra boynumda hissediyorum, ağzımla buluşanlar oluyor ve yastığımın ön yüzüne süzülüp bir süre iz bırakanlar.


Uyuyorum bir ihtimal kurtulurum diye düştüğüm düşüncelerimden.