benim şehrimin altında bir şehir daha var,
kaynağım; babamın bitmeyen öyküleridir...
ortası incelmeyen bir kum saatidir seninle geçirdiğim her zaman.
-sırf bu yüzden çok isyan etmişimdir-
şehrin mağaralarında gizli bir kapı var sana çıkan,
-seni görmek için hepsine girmişimdir-
kürdan kollarımı kargalara kaptırdım,
bir kaplanla kolum olmadan savaştım ve yendim!
geceleri ard, deniz olur burada.
yüzme bilmem, yürümek için sabahı bekledim.
lakin güneş doğmadı günlerce,
görünen o ki dargın bize.
sonrasında ay kendini böldü ikiye,
bir yanını sabah etti bir yanını gece.
dedim ya sana.
bunlar babamın öyküleri,
belki de çocukken uykulu halimle dinlemişimdir,
anlamak istediğim şekilde anlamışımdır,
ne yaparsam yapayım anlaşılmamışımdır.
sonuçta bizler; somut bir kanıttan ibaretiz, potansiyel ölüyüz.
...
babalarımızın anlaşılmayan öyküsüyüz.