Korkuyorum bir gün her şeye arkamı dönüp ardıma bakmadan uzaklaşabilmeyi öğrenmekten. Kötü bilinmeye razı gelip bütün iyilikleri içime sıkıştırmaktan. Pamuk çuvalları gibi döküle döküle, ağır ağır uzaklaşmaktan.

Sevgimi, değerimi, kıymetimi gösterip yaralanmaktan vazgeçmekten korkuyorum, kendi hayatımda sıradanlaşmaktan. Hani filmin sonuna kadar sövdüğün o gaddar karakterin hayatını öğrenince gözyaşlarına boğulursun ya, herkesin hayatında bir gün o karakterin yarattığı o "keşke bir kere sorsaydık, bir kere dinleseydik, yüzüne baksaydık" hissiyatını yüreklerin tam ortasına bırakmaktan korkuyorum. Ufak ufak oraya doğru itekleniyorum. Birileri sürekli iyi yanlarımdan, gülen yüzümden, aman nasılsa barışır tarafımdan beni bu uçurumun kenarına itekliyor. O uçurumdan gülerek dönmemekten, peki tamam deyip atlamaktan korkuyorum.

Kalbimi açıp önüne koyduğum herkesin önünden tek tek toparlayıp bu kadardı demek istiyorum bazen; gördünüz ve hiçbir şey yapmadınız görmezden gelmekten başka. Yanınızdaydım, uzansanız dokunurdunuz; uzandım, dokundum ama hissetmediniz, elinizin ve dilinizin tersinde tokatlanan o şamar oğlanı elinizden kayıp gittiğinde "sen kötü biriymişsin" demelerinizden inanın artık çekinmemeye başlıyorum.

Biliyorsanız kötü bilebilirsiniz, kimse iyilikle baktığı şeyi kötü yetiştiremezken bana iyilikle baktığınızı varsayamazsınız kötü olursam. Olmadım, yüzüme gülene sus demedim, anlatana kısa kes demedim, konuşmak için dinlemedim siz gibi, dinlemek için konuşturmaya çalıştım her birinizi. Hayatınızdan sırtınızı döndüğünüz biri çıktığında isyanlarda buluşacaksak eğer dönmeseydiniz hiç. Ardınızdan baktırma isteğinizin farkındayım, bakanlardan olmadım kolay kolay, ben istediğim her şeyin tam önünde durdum.

Bir gün eğer arkanızda kalırsam bilin ki uzun uzun bakmam sırtınıza, gidişinizi uzun uzun izlemem. Of dediyseniz bir gün yüzüme, ikinci gün of diyecek hatırı bile vermez yüzüm size.

Gidemeyişimden vurduğunuz her anın parçalarını tek tek toplarsınız bir ben etmez, bir biz etmez tekrar. Elleriniz yara olur, hoş geldiniz... Burası elleri kanaya kanaya kendi parçalarını toplayıp yeniden ayağa kalkanların yeri. Hoş geldiniz, burası dizleri sürünmekten yara olmuş ama tak ettiği zaman hiç sürünmemiş gibi kalkıp gidenlerin yeri. Sizi burada ağırlamak istemezdim, dilerdim hiç sürünmeyesiniz, kırılmayasınız. Ellerinize pamuklar koydum, rüyalarınıza bembeyaz bulutlar üfledim asli görevimmiş gibi gördünüz, görün. Her birinizi doya doya sevdim, çocuksu sevgimi hor gördünüz, aşağı gördünüz, görün.

Hoş geldiniz ve iyi seyirler eğer bir gün gidersem. İyi seyirler eğer bir gün ardımdan kötü biriymiş dedirtirsem.