"Bir gün senin arkanda ben, benim arkamda sen bir yaşlı ağaç ve kolumuz altında bizden uzun bir doğru bir yanlış kararlarımız, omuzlarımızı düşürüp nefti kışın ortasında para sayıyor olacağız. Kardeşim biz birbirimize kalacağız. Geçmişimiz bize kalacak. Kışa da biz...

Bugünü hatırlayacağız, doğrusu unutmayacağız. Gençliğimiz de neysek o olacağız. Elimizdeki parayı yetiştiremediğimize gülmüyoruz yalnız. Büyüdük. Sen zor kabullendin. Ben dünden razıydım. Kardeşim beraber sancılandık, büyümek hem istedik hem kaçındık. Artık hem memnun olacağız hem lanet edeceğiz. Yalnız bırakıldığımıza bazen şükredecek bazen küseceğiz bu yüzden hayata. İnsanlar ya iyi ki ayrılmış olacak ya keşke gitmeselerdi. Ben aynı adam keşke gitmeseydi diyeceğim, iyi ki o kız gitmiş. Sen belki tam tersi, sen belki yalnız değilsin. Ben sana sahip olacağım fakat bir tek. Bunu bugünden biliyoruz. Şimdi havalı lafları bırakalım bir kenara: Dayanamadığım bir terk edilmişliğe hayatımın başından beri bağlandım ben. Kardeşler kaybettim. Analar, babalar, sevgililer... Sen kaybetme zaten, sen hiç, sana intizar edemem. Kardeşlerin vardır senin hep, anan baban, benim annemin anlattığı masallarda da benden evvel hep senin bir sevdiğin. 

Ben yalnızca bu yaşlı ağaçları düşledim. Senle yalnız olmak, senle garip, senle muhtaç, senle çaresiz olmak bana tüm bu zavallılığım yanında teselli gibi geldi. 

Bencillik etme, bencillik etme aptal. Bencillik edemiyorum. Kardeşim, bir tek sen varsın, bir tek sen kalacaksın. Sen, kal. Seni de kaybetmeyi göze alamıyorum."