Yazarken bunu dinledim.


 Göcekteki yat limanında dalgalanan denizin turuncu ışıltısına dalıp gitmişken geldin aklıma ve fark ettim ki ne dargın ne de kızgınım sana artık. Biranın her yudumunda başka bir şehirdeki anımız canlansa da gözümde merak etme, sadece güzel bir insan tanımışım ve zamanında çok değer vermişim, diyebiliyorum arkandan. Bizi hiç yazmayacağıma söz vermiştim biliyorum ama bu beraber geçireceğimiz son gün batımımız. Söz, birazdan hava kararınca seni sonsuza kadar özgür bırakacağım…


***


İlk başta her şeyi bir anda unutabilirmiş gibi geliyor insana ama ben farkındayım, senden sonra aylarca karşıma kim geçip konuştuysa dinleyemedim. Hatta uzun bir süre etrafımda olan bitene hiç tepki gösteremedim ve belki kalbim hala kırık, farkında değilim. Senden sonra haftalarca bir düş canlandı durdu kafamda, nereye gitsem geldi ve her boş anımda tekrar tekrar şekillendi fakat böyle bir şey yaşamamıştık bile…



Bu şarkı çalıyordu yankılanarak ve dans ediyorduk durmadan, kocaman bir şatonun görkemli avizelerle aydınlatılmış yemek odasında, bir başımıza. Bir şeyleri kutlamıştık dostlarımızla kocaman masada ve yıllanmış bir kaç şişe şarap içip dans etmeye başlamıştık herkes gittikten sonra…


***


Ya gecelik işler için, ya blog yazmak için ya da yaşamadığımız bu düşün kafamda dönmesini durdurmak için iletişim kurdum insanlarla ve oturup bir kere bile merhaba demedim kimseye tam samimiyetle. Hayat yavaş akmaya başladı diyebilirim senden sonra ve sabırsız insanlar da bir o kadar tatısız gelmeye başladı gözüme. Nedense kalbime sahip olamayan aklıma sahip olmaya çalışıyor, yorgun ve kırık olduğumu gören kim varsa beni bir şeylere alet etmeye kalkıyordu. Valiz hazırlayıp vize çıkarmak isteyenimi ararsın, çeyiz düzüp evime yerleşme planları yapanı mı? Kağıt kalemsiz yazdıklarıma saldıranı mı, yoksa nota nedir bilmeden piyanoma sarılanımı? Bir şekilde herkesin hikayesine ortak oldum, nasıl olduysa yine yavşak olan da, dengesiz olan da ve en son haberi olan da ben oldum. Bilmiyorlar ki kalbim sende ama aklım hala bende. İnsanlar gerçekten heveslerini atmak için enterasan yollar deniyorlar ve üstümde oynayamadıkları her oyun için bana kötü birer sıfat veriyorlar. Neyse ki sen de beni kötü yapmıştın hikayemizde de, kötü anılmak çoktandır konfor alanım. 


Senden sonraki yalnızlık koydu diyemem aslında, bilirsin yalnız yapmayı severim bir çok şeyi, senin tabirinle asosyalliğim sonunda benimde işime yaradı. Kış bastırınca evdeydim, bir raf aşk romanıyla bir avuç sevdiklerime tutundum, çoğu zaman kendimi müziğe gömüp bazen de sarhoş uyudum. Mutlu uyuduğumuz onca geceden sonra bir o kadar da mutsuz uyudum ama fayda etmedi yaptıklarım çünkü ben hep uykusuzdum. İlk yatağımızın yerini değiştirdim, sonra yeni bir yatak istedim ve yeni çarşafı her şey geçti artık diye serdim. Ardından bir gece şöyle bi baktım; bir adam, kocaman yatak, bir sürü yastık ve sağdaki boş komidin. Yok dedim yatak odası sorun. Yastığımı aldım gittim bir kaç haftada koltukta uyudum, bir gün seni unuttuğumu sanıp ertesi gün karanlıkta boğuldum. Mutfakta kahvaltı hazırladın, koridorda bir şeyleri düzelttin, merdivenden bana seslendin, gelip çalışma odamın tahtasına bir şeyler karaladın ve her gece terasta kadehimi doldurdun. Bir sabah artık pes ettim çünkü senle güzeldi o ev ve sensiz orada yapamadım. Yeni kiracım çok beğendi yatak odamın duvarına yazdığım şarkı sözlerini ama anlamını tabiiki açıklayamadım. Şehir şehir geziyorum şimdi zamana bıraktım her şeyi. 


Aslında ilk ayrılık acısıyla bir kaç kadeh kırıp ortalığı dağıtasım vardı ama rakı içecek kimseyi bulamadım. Hayat ya, oldu yani, herkesin işi vardı. Sonunda tüm arkadaşları bir masaya topladım fakat gecenin ilerleyen saatlerinde ne zaman konuyu sana getirmeye hazırlansam bir türlü konuşamadım. Ya laf karıştı, ya şarkı değişti ya da adını bir türlü çıkaramadım ağzımdan bilmiyorum belkide korkağım, seni içimden atmak istemedim. Bir ara hep böyle gidecek sandım çünkü Mine’yle bile oturup hala baş başa içemedik. Konuşamadıkça biriktin içimde ve sen biriktikçe ağırlaştım ben de. En son orda burda gizli gizli ağlamaktan yorulduğumu hissettiğim bir cumartesi akşamı, kendime masa kurdum Fethiye’deki yeni evin balkonuna. Baş başa hiç rakı içemedik ya senle, mezeleri yaptım, Sezen Aksu açtım ve olan ne varsa sabaha kadar Halil Sezai’ye anlattım. Biliyor musun gerçekten o geceden sonra ben aynı ben değilim sanırım. Hep söylediğim gibi; yaşadıysak o kadar güzelliği, olduysak deli gibi mutlu, erkek gibi de çekeceğiz acısını elimizdeki umutlar yitene kadar. Fakat yine de keşke bi rakı içseydik be oğlum.


İşin garip tarafı korkak dediğin bu adam ayrılığın hüznüyle yüzleşmekten hiç korkmadı ve kendinden bir kere bile kaçmadı biliyor musun? Hatta kendini gerçeklerin ortasına bir anda attı ve orada alevlerle arkadaş oldu. Keşke demeseydin öyle, korkak diye. 


*** 

 

Bazen biz olmanın verdiği o güçle bir süper kahraman kadar korkusuz olmayı özlemiyor değilim ya da nereye gidersem gideyim evimin yanı başımda olmasının özgürlüğünü aramıyor değilim. Aklıma eseni yapıp sonuçlarında yanında birinin olacağını bilmek çok güzel bir duygu çünkü nasıl bir özgürlük abi bu? İstersen git başına iş aç, istersen git bir şeyler başar, eninde sonunda bir göğüs var kafanı yaslayacağın. Biliyor musun güzel olan şey aşk değilmiş de, aşkı yaşarken bir yandan özgürce koşmakmış yoluna çıkan her şeye el ele. 


Hatırlar mısın bilmem ama sen dışında herkese yavşağın tekiyim ben derdim ve sende buna çok gülerdin. Davranışlarıma kim iyi demiş kim kötü demiş hiç umrumda değildi çünkü bir tek seni dinlerdim. Sen aslında benim ben olma özgürlüğümü o kadar başka seviyelere çıkarırdın ki ne arkamdan delikanlı diyeni duyardım ne de topun teki lan bu diye dalga geçeni fark ederdim. Öyle dünya bir yana sen bir yanaydın aslında ve anılar da böyle bir uyuşturucu işte. 


Bir adım geriden bakınca hiçte pişmanlığım yok biliyor musun çünkü hep anın değerini bilen iki insandık aslında. Hatırlasana oğlum nasıl da hissederdik tüm duyguları doya doya; sevgiyi de, sakinliği de, özlemi hatta korkuyu da. Nasıl bir duvar ördüysek dış dünyaya hiç sızmazdı ne yaptığımız, neler yaşadığımız, nerelere gittiğimiz ve etrafımızdakiler hep buna imrenirdi hatta kıskanırdı bizim bu kadar biz olabilmemize. Yeri gelir iki farklı insan olur, yeri gelir tek ağızdan konuşur ve ne yaparsak yapalım en sonunda birbirimizin yanında olurduk. Etrafa bakıyorum da biz en güzel zamanda tanışmış, tatlı tatlı birbirimizin hayatına sızmış, yarın yokmuş gibi sevişmiş, geçen her dakikanın değerini bilmiş ve aslında güzel bile bitmişiz. İnsanlar o kadar sıkıcı ilişkiler yaşıyorlar ki amaç sadece sevgili sahibi olmak sanki ve hepsi korkunç sonlara sürükleniyorlar. Tanıştığım insanları birazcık dinleyince böyle bir şeyi tecrübe ettiğim için mutluyum bile çünkü olacaksa böyle olsun ilişkiler ve en kötüsü böyle kalsın akılda tam bir yıl sonra bile. Ben daha güzel bir benim olan her şeyden sonra ve eminim sende ne kadar potansiyelinin olduğunu, nasıl sevilesi bir adam olduğunu ve nası parlak bir geleceğe sahip olduğunu anladın aslında. En derinlerde biliyorum çok değer verdik bize, yaşanan her şeye ve minnettarım hala daha sahip çıktığımız için hikayemize. 


Benden bu kadar. Olan oldu ve şimdilik güneş battı. Kendine sahip çık lütfen, dışarısı; ucuz, tatsız, renksiz ve sıkıcı.


Yeni yaşında nice yeni doğuşlara… 


Artık kendi başınasın oğlum.