Siyah ojesiyle direnen parmaklar,

Ve Dostoyevski'nin 'Budala' aurası.

Arzunun çelikten bir gövdesi var, yeterince dik başlı.

Aşkla yıkadıkça paslanmayan bir gövde.

Çıngırakların sürtüşmeli aforizmaları.

Sende beni köleleştiren nadide zincirler var.

Kutsal kitap yazar gibi yazıyorum sana.

Bu bir dinsizlik manifestosu değil.

Kutsalın kutsala uzaklığı belki.

Hasretin başkenti gözleriyle, insan belki de gururlu değil.

Anlatamıyorum, gövdemde çelik bir arzu var.

Ancak kadın gibi koşuyorum masala doğru.

Kelimelerin, bahane olmak için yeterli değil.


Mor bir ışıkmışçasına yayılıyor sevgisizlik.

Aidiyete taparcasına inanan bacakların cilveli göz göze gelişi.

Yaşamak, sana uzaktan bakmaktır belki de.

Seni ayak sesinden tanımak.

Titreyen ellerin sonsuza dek avuç avuca oturmasını istiyorum.

Seni de siyah ojemle boyamak.

Güneşe açılan yelkenlerin, soğuk genizleri var.

Çünkü masalar dolusu yalnızlık biriktiriyor insanlar.

Belki de hiç düşünmemektir seni sevmek.

Arzunun çelik gövdesini parmaklayarak delik deşik etmek.