Biz ne yapıyoruz bu dünyada? Kime hizmet ediyoruz? Kendimize etmediğimizde hepimiz hemfikiriz sanırım. Nedir bizim üstümüzde olan kuvvet? Farkında olmasak da bizi baskılayan şeyler neler? Yaptığımız işleri ve belirli kalıplarda geçen yaşantımızı olduran olgular neler? Nedir özgürlüğümüzü kamçılayan, kafesleyen şeyler?

          

Pakistanlı şair Muhammed İkbal şöyle der: Bu dünyada güzel olanı fark ettiğin anda kölelikten kurtulursun. Sizce bizim göremediğimiz bir güzellik var mı? Bence hemen her şeyi görüyor, biliyoruz. Neden halen köle gibiyiz? Sanırım o asrın sorunu görememekti. Bizim sorunumuz ise görüp de aksiyon alamamak. Bizim durumumuz cidden içler acısı. Kölelik ruhumuza işlemiş, kurtulamıyoruz. Hepimiz kendimizi özgür zannediyoruz ama hiçbirimiz özgürlüğün ne demek olduğunu bile bilmiyoruz. Ayrıca bir gün özgür olsak da ne yapacağımızı bilmiyoruz çünkü bizler birer ödleğiz! İncecik kelepçe ile büyütülüp beş tonluk bir deve dönüşen ve halen o incecik zincirlerini kıramayan filden bir farkımız yok. Temel yaşayış dürtülerimizden eser yok artık. Var olduğumuz pozisyonu unuttuk ve artık onları sorgulamıyoruz bile. Gerçekten özgür olan bir insan temel dürtülerini sorgulayabilmeli, onları değiştirmek için.

İçinde bulunduğumuz durumu artık değiştiremeyeceğimizi düşünüyoruz çünkü kötü insanların varlığı bizi artık bezdirdi, hastalıklı bir hal aldık. Kötü, acımasız, doymak bilmeyen insanların varlığından şikâyetçiyiz. Her yanımızda bulunduklarını hissediyoruz. Bence iyi insanların varlığı katlarcasına fazla ama bizler her kötülük örneklemini evrene yaydığımız için bunları göremiyoruz. Görmeli ve onlarla bir arada olmalıyız. Bundan sonuçla insan varlığının yegâne özelliği olan toplumsal birlik kavramını aktive etmeli. Basitlik bazen en karmaşık durumların tek çözümüdür. İnsanları saran fikirlerin hepsi basit fikirlerdir. Benim fikrim de şundan ibaret: Değil mi ki bütün kötü insanlar bir araya toplanmışlar, birlik olmuşlar, iyi adamlar da öyle yapmalı. Ne kadar basit!