Günlerin getirmediklerini bekleyip durmak... Hayat bazen beklemekten ibaret olabiliyor. Herkes farklı bir şeyi umut ediyor tabii; kimi yolculuğa çıkmayı, kimi de eve dönmeyi bekliyor. Kimi işe girmeyi, kimi tatile çıkmayı istiyor.


Beklediğimiz zamanlarda, yaşamdan çalıyoruz aslında. Çünkü o anlarda hep geleceği düşlüyoruz. Arzu nesnesi olarak gördüğümüz o şeye ulaşmayı hayal ediyoruz. İstediğimizi nasıl elde edebileceğimizle ilgili planlar yapıyoruz. Ve bunları yaparken, şimdiyi elimizden kaçırıyoruz. İşte beklemenin tehlikeli yanı bu. Zaten bekleyince de gelmiyor çoğu zaman. O şeyi ısrarla istemeyi bırakınca elde edebiliyoruz ancak.


Peki şimdiyi kaçırmak neden tehlikeli? Şimdiyi yaşamadığımızda o an nasıl geçer? Ya geçmişi düşünürüz, ya geleceği hayal ederiz. Yani zaten daha önce yaşadığımız ve asla değiştiremeyeceğimiz geçmişe takılı kalırız ya da yazamayacağımız, inşa edemeyeceğimiz geleceğe yapışıp kalırız.


Oysa hayat şimdi ve buradadır. Bir daha asla şu an'ı yaşamamız mümkün olmayacak. Şu andaki gibi hissetmeyeceğiz, etrafımızda görüp duyduklarımız, kokladığımız şeyler şu anki gibi olmayacak. Ve bunlar kaçırılması gereken değil yaşanması gereken şeylerdir.


Şimdide olmanın bir diğer faydası; zihindeki sessizliktir. Özellikle nefese odaklanıp, beş duyunuzla etrafı algılamaya konsantre olduğunuzda düşünceler geri çekilir. Düşünceler devam ediyorsa onları yargılamadan izlemek yeterli olacaktır. O zihin karmaşası, en nihayetinde son bulacaktır.


Anda kaldığınızda rahatsız edici bir duygu hissediyor bile olsanız fark etmez, o hissi yaşar yüzleşir ve sonra içinden geçer gidersiniz. O duyguyu bastırmak, görmezden gelmek, gizlemek gibi hatalara düşmezsiniz. Ya da o duyguya yapışıp kalmazsınız. Böylece duygular da birer kâbus olmaktan çıkar.


Eckhart Tolle'un sözüyle bitirmek isterim "Zaman değerli değildir çünkü bir illüzyondur. Zamana, yani geçmişe ve geleceğe ne kadar çok odaklanırsanız, şu ânı o kadar kaçırırsınız. Yani asıl değerli olan şeyi."