şimdi eski fotoğraflarda bir anısın.
seni duymak bir arabanın camından içeri giren,
keskin ama uysal bir rüzgar sesine benziyor.
şurada çalışmışsın önceden,
şurada ilk aşkını görmüşsün.
senin şimdi ve önceden olduğun tüm o yerler,
-sırf seni gördüler diye-
ne şanslı, ne bahtiyarlar;
haberin yok.
bir bahçenin içinden geçerken,
beni güle benzetişlerin vardı,
gülleri hiç sevmem
ama sırf sen seviyorsun diye,
bir güle boyun bağlamalarım dindi.
seni bir daha hiç görmeyecek olmak,
sevdiğin o yerde, hızlı bira içislerini izleyemeyecek olmak
beni kahrediyor.
güneşin güzel yüzüne değişini
yani seni olduğun gibi,
kendin olmak için hiç çabalamadığın halde
ve bu çabasızlığınla bile
dünyadaki tüm o insanlardan daha güzel olduğun halde
seni terk ediyorum.
bu gerçeklikleri siliyorum hafızamdan,
ki seni bin yıldır seviyorum
belli ki bir bin yıl daha seveceğim.
sevgi beni emin ellerde büyütür sandığım o sanrıdan,
senin adınla büyüttüğüm o çiçekli bahçeden çıkıyorum.
elveda, sen güzel vedaları hak edersin.
güzel vedalara cesaret edemesen de hak edersin.