Bir yirmi dört kasım sabahı

Sınıfımda bir telaş, bir koşturmaca

Meğer öğretmenler günüymüş

Gülümseyiverdim pek de önemli diye

Oldum olası karşıydım bu günlere

Değer verilmeyen değer adıydı onlar

Semanın çiçekleri için farklıydı ama

Öğretmen bir münteha

Bir nimet

Bir ekmekti

Bu yüzden dökmüşlerdi avucundakileri

Sunmuşlardı “altın tas içinde” hediyelerin en güzelini

Yalnız biri vardı ama

Hani saçları sarı, ezelden mavi gözlü

Hani sükûtu dehliz, gülüşü mermi olan

Mahzun bir bakışla bakıyordu bana

Anlamıştım, yaklaşınca yanına

Öğretmenim diyebildi ancak

Eğer olsaydı elimde dünyanın bütün çiçeklerini

Hediyelerin en güzelini sunardım sana

Ey aydınlığın habercisi güneş yüzlü çocuk

Sen bana dünyanın en güzel hediyesini

Sevgiyi ve gözyaşını verdin

Yoksa yapılır mıydı bu gergef

Bu Kaf Dağından ağır mesele

Sen bir güne hapsedilemez, bir günle anlatılamazsın

Seni her asır her ömür besteler

Yağmur gibisin yağarsın gönüllere

Açılır senin aydınlığında kapkaranlık geceler

Tohumun toprakta çürüyüp kalsa da

Çığlığın su dibinde sessiz olsa da

Yaktığın karanlıkta bir mum olsa da

Ötelere uzanan yolcunun yoludur öğretmen

Aşkın ve sevginin adıdır öğretmen