Aşkın Yorgunluğu: İçsel Yolculuğum


"Bana 'Bunca yorgunluk.' dedi kâri. Bunca yorgunluk nasıl geçer? Çalışarak dedim...


Günlerden bir gün kendime doğru inzivaya çekildiğimde anlamıştım bunu. Dinlenmeye ihtiyacım vardı. Yorgundum, bunu biliyordum, lakin ben dinlenmeyi pek beceremiyordum ki. Hem kitap yazmaya çalışırken her bir harfini ona adamak, sanırım beni mutluluktan yıpratan da buydu. Ruhuma ilmek ilmek dokuduğum sözlerimi yutmaktan da sıkılmıştım.


Sonra Onun sözleri geldi aklıma. 'Bunca yorgunluk' dedi. Dinlenerek değil çalışarak geçer. Zira ahiret için çalışırken dünyayı; dünya için çalışırken uhrevi âlemi düşünüyoruz biraz da. Dünya Ahiret arasındaki bu dengenin hakkını verebilen insanlara her zaman imrenerek bakmışımdır canım kâri.


Öyle ya, kendimize verip bozduğumuz nice söz vardı, hatırlasana. Şimdi sırası mı dediğini duyar gibiyim canım kâri. Şunu öğrendim ki içimizde dokunmaya dâhi kıyamadığımız nice anı, yaşanmışlık varsa bir o kadar da hayal heybemde sakladığım mukadderat umudunu hep taşıdığım hisler var.


Belki de bunca yorgunluk, içimizdeki bu umut ve hislerle besleniyor. Çünkü her bir çaba, bir anlamın peşinde koşmak, yorgunluğun üzerine anlam katar. Gönlü yorgun bu bedeni dinlendirmek için çalışmak, yaşama dair umudumuzu daha da güçlendirebilir kim bilir belki de kâri, bu yorgunluklar, hayatın bize öğrettiği en değerli derslerdir. Ve belki de bu yorgunluklar, içimizdeki umut tohumlarını daha da derinlere gömer. Zira hislerini ne kadar derine gömer ise insan o denli sarmaş dolaş, salkım saçak şekilde hayata sarılır. Böyle işte canım kâri sen bu satırları okuyorsun hep oradasın, sesimi duyuyorsun ya, bu yüzden ben dinlenmek nedir bilmek istemiyorum. Yüreği soğuyanın savaşı biter diye bir klişe vardır bilirsin. Yerinde bir söylem bulamadığım için bu cümlenin ne güzel manalar taşıdığını benim vechimden görmüş oldun. Hâsılı diyeceğim şu; günler birbiri kovalarken bunca yorgunluğun ardında, umut ve anlam arayışıyla dolu bir yolculuk hepimizin gayesi olmalı.


Biliyor musun kâri? Bir gün, yorgunluğun esiri olduğumda fark ettim ki aşk da bir çeşit yorgunluktur. Kalbim, her vuruşunda gönlüne kondurduğu o sevgiliyi düşünmekten yorulmuştu. Bu yorgunluğun yaşattığı o sarhoşluğu elbette ki biliyorsun. Aşk gelince Nev bahar gidince son bahar derim bu yüzden. Belki de aşk, içimizdeki umut ve hislerle beslenen en derin duygudur. O gün hatırladım, canım kâri, senin bana söylediğin "Bunca yorgunluk" sözünü.

Aşk, dinlenerek değil çalışarak geçer dedim ya kendi kendime. Heh işte. Her anını sana adadığım, duygularımı satırlara işlediğim o kitap gibi. Sanki ruhum, ilmek ilmek dokuduğumuz sözlerimi yutmaktan yorgundu, ama aşkta dinlenmek yerine daha da çalışmak gerekiyordu değil mi? Zira ne yapıyorsa sevdiği için yapıyordu insan. Seninle dünyayı, dünya ile ahireti düşünmek arasındaki dengeyi bulmaya çabalamak istedim bugün. Gördüm ki, bu dengede hakkını verebilen insanlar epey azınlıkta. Çünkü derinden bir samimiyetle sevmek aşkın yorgunluğunu anca alıyor. Dedim yal belki de aşk etmenin bu tatlı yorgunluğu, içimizdeki umut tohumlarını daha da derinlere gömer. Ne de olsa her çaba, anlamın peşinde koşmak, yorgunluğa bir parça baharat katmak, anlam katmak demektir. Şimdi, içimizde dokunmaya dahi kıyamadığımız nice anıları hatırlıyorum. Gözlerim buğulu buğulu bakıyor sana canım kâri. Tüylerim ürperiyor. Nasıl ürpermesin ki? Derdimi anlatmaya çalışıyorum elbet lakin beni gerçekten anlıyor musun acaba? Belki de güzel günlerin özlemi bana bu satırları yazdırıyor. Portakal kabuğunun sobadan yükselen o kokusu gibi biraz da sevmek. İçine çekiyorsun çekiyorsun doyamıyorsun da, zaman geçiyor ne artık içini ısıtan o soba orada... Ne de hayattan aldığın o keyif içinde.

Hâsılı Canım kâri, aşkın yorgunluğu, hislerimizi derinlere gömdükçe daha da güçleniyor. Bu yüzden, seninle geçirdiğim her an, yüreğimdeki savaşa bir direniş, bir isyan oluyor. Dedim ya Dinlenmek nedir bilmiyorum, çünkü aşkla yanan bir yürek asla soğumaz. Bu yolculukta, umut ve anlam arayışıyla dolu bir kalp, her yorgunluğa meydan okuyabilir. Ve biliyorum ki, günler birbiri ardına kovalarken, aşkın ardında bıraktığı izler, hayatın bize öğrettiklerinin en değerli dersleridir. Hoşça değil hoş kalasın canım kâri. İyi ki bu satırları okuyorsun. Yüreğime su serpiliyor. Gönlüm doldukça geleceğim yine sana. Kime gideyim ki senden başka. Var olasın kâri...