Çok düşündüm yazsam mı yazmasam mı böylesi bir konu üzerine. Her masanın başına niyetlenip oturduğumda ellerim kollarım bağlandı sanki. Çünkü yaşadığım, sahadayken gördüğüm şeylerin karşılığı olan kelimeler yok. Kelimeler bile yetersiz kalıyor duygularımı, gördüklerimi tarif etmeye. Böyle bir konu üzerine yazı yazıyor olma düşüncesi inanın çok üzücü. Konumuz ülkemizin yaşamış olduğu bu büyük felaketin sosyal boyutları.


Bildiğiniz üzere 6 Şubat gününe acı bir haber ile uyandık hepimiz. Ben Marmara Bölgesinde yaşayan biri olarak depremi fiziken hissetmesem de ruhum o günden bu güne acımakta. Ne kadar profesörler, uzmanlar uyarmış olsa da hiçbirimiz böylesi bir felakete hazırlıklı değildik, işte en acısı da bu. Devletin organları, Sivil Toplum Örgütleri, toplu ya da bireysel, maddi ya da manevi bir sürü yardım yapıldı, yapılmaya da devam ediyor. Depremin ilk gününden beri olabildiğince sahada olan biri olarak söylüyorum ki bu deprem sadece maddi değil manevi olarak çok büyük yaralar bıraktı. Unutulması mümkün olmayacak kayıplar, yarım kalmış hayatlar, geride kalanların acıları var o yıkılan şehirlerde. Maddi yardım sağlanıyor, milletçe elimizden geleni yapıyoruz, yapmaya devam ediyoruz ki bu bizim boynumuzun borcu. Biz millet olarak o insanlara yardım etmek zorundayız. Bu yaralar hemen iyileşecek yaralar değil.


Bu esnada farkettim ki ülkemiz maddi olarak elinden geleni yaparken aslında bizlere de çok fazla iş düşüyor. Öncelikle toparlanmalıyız. Artık Türkiye’nin her şehrinde deprem hissedilsin veya hissedilmesin deprem paniği, korkusu yaşanmaya başladı. Bunu bir üzerimizden atmalıyız çünkü aldığımız bir nefes var ve süresi belli değil. Bu nefesi de iyi değerlendirmek için hepimiz kendi meslek gruplarına, özel yeteneklerine göre kendine bir misyon belirlemeli. Tüm Belediyeler el ele omuz omuzayken biz de birbirimizin elinden tutalım. Ben bir sosyoloji öğrencisi olarak depremden etkilenen vatandaşların eksiklerini tespit edebilir, onlara yerleştikleri şehre adapte olmaları konusunda yardımcı olabilirim. Bir Tarihçi deprem tarihi hakkında araştırma yaparak insanları bilinçlendirebilir, öğretmenler eğitim alanında kimsenin geri kalmaması için mücadele edebilir, mühendisler kendi alanlarında fikir beyan edebilirler ki sayamayacağım bir çok meslek de bunu yapabilir. Hepimiz aslında kendi alanına göre bir ele uzanabilir. Depremzedelerin ihtiyaçları maddi ya da manevi listelenmeli ve herkes üzerine düşeni yapmalı. Kalan hayatlara umut olmalıyız. Bunun için sende fikrini paylaş. Ne yapabilirsin? Ne yapabiliriz? Susarak olmayacak, tartışmamız, düşünmemiz, konuşmamız lazım. Eksikleri görüp ders çıkarmamız lazım. Projeler üretip bunları şehrimizdeki kuruluşlara, Sivil Toplum Örgütlerine sunmamız lazım. Birlik olursak çıkabiliriz bu enkazdan. Fikrini söylemekten çekinme, gördüğün eksiklikleri kendine saklama duyur sesini.