Bize yeniden bir Atatürk gerek sözünü duyarım sık sık.


BOP ile Türkiye'ye ılımlı İslam rolü biçilmişti. Yeşil kuşak projesinde başarılı oldular. Bu arada gördük ki ılımlı Atatürkçülük gelmiş.


Bizim bir Atatürk'ümüz var. Bir Atatürk'ümüz var. Uzak gibi görünse de aslında çok yakın. Korktuğumuz ılımlı Atatürkçülük olmalı: Devrimcilik ilkesi unutturuldu, halkçılık ilkesi unutturulmak isteniyor, laiklik ilkesi yok sayılıyor, milliyetçilik ilkesi anlaşılamamış, devletçilik ilkesi hep göz ardı edilmiş, cumhuriyetçilik ilkesi hedefe alınmış.


Atatürk'ün sözleriyle onu yeniden ve yeniden keşfetmeliyiz gibi geliyor.


Atatürk'ün sözlerinde bir temel var: "Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken varlıkları, hakları ve birlikleri ile zıtlaşan bütün yabancı öğelerle savaşma gerekliliği ve ulusal inanları bütün coşkunluğu ile her zıtlığa karşı savunma zorunluluğu aşılanmış olmalıdır. Bitmez tükenmez korkunç bir savaş olarak beliren uluslar yaşamının felsefesi, bağımsız ve mutlu kalmak isteyen her ulus için bu duyuşları, davranışları bütün yoğunluğu ile şart koşmaktadır."


Sözlerinde bir taraf var: “Benim için bir taraf olmak vardır. Bir yandayımdır ben hep. O da Cumhuriyet’in yanında, toplumsal devrimden yana olmak.”


Sözlerinde bir yön var. “Baylar ve ey ulus, biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ülkesi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır."


Sözlerinde yöntem var: “Toplumbilim açısından hükümetimizi tanımlamak gerekirse 'halk hükümeti' deriz. Biz hayatını, bağımsızlığını kurmak için çalışan emek erleriyiz. O halde efendiler, halkçılık toplumsal düzenini emeğine, haklarına dayandırmak isteyen toplumcu bir yoldur."


Umut ve güven var: “İleri ve uygar bir ulus olarak çağdaş uygarlık alanı ortasında yaşayacağız."


Bizim bir Atatürk'ümüz var.