Ne dedim ben size

Ne dedim

Çok öldüler, uğurlarken paydaşını dilsiz bir ağıtla

Yine öldüler

Bir karanfil yapıştırırken eski bir resme

Yine öldüler

Bir şair çok güzel söylemişti bunu


Ama

Döğüşmek o çağın yiğitliğiydi.

Öldüler dalgın süzülen bir zırhlı tekerinde

Öldüler Suruç’ta oyuncak gemileriyle

Öldüler canı sıkılıp da rayını terk eden

bir tren seferinde

Öldüler sürüklenerek kampüslerde

Öldüler kusursuz intiharlarla yabancı evlerde

Öldüler öylesine bir tatbikat zayiatıyla

Öldüler karanlıktan

Öldüler işte

Neden?


Sorma, legal değil.

Sorma, haber gelmez kaf’tan



Zihnin zehrini nakşet şu dağılan ışığa

Gün yarıyorken bu şiddetli ağrıyı

Vakit az, vakit çok az 

Ölüme işliyor vakit, amansız ve korkak



Ne diyordum ben

Şimdi günden haber alma vaktidir

Medreselidir, aklıselimdir

Kırgın kırgın serildiğinde

Pencere pimapenlerine

Merdiven korkuluklarına

Köşeden hava alan buzlu tuvalet camlarına

Yastığın acıyan yüzüne 

Yatağın tüm sevişmelerden sakladığı kokusuna 

Serildiğinde şöyle bir sigara yakar gibi

Tozunu uyandırır odanın

Şimdi günden öç alma vaktidir



Çünkü hepsi

Karanlıktan öldüler.