Bir dakika, bir dakika arkadaşlar, Ayasofya hakkında konuşunca Haçlı Seferleri'ne katılmış olmuyoruz. Yazıya başlamadan önce bu konuda anlaşalım istedim. Gerek BuBi' Sanat sitesinde gerekse de diğer platformlarda düşüncelerinizi özgürce açıklayabilirsiniz, kimseden korkmayın, kimseden çekinmeyin. Silivri şu an soğuk değildir hem yazın ortasında...


Bir mimar olarak yorum yapmakla başlayayım, eserlerin statüleri o topraklarda bulunan iktidarlarca değiştirilebiliyor. Misal olarak 13. yy.'da Hristiyanların Reconquista hareketiyle Endülüs döneminde onlarca camiyi kiliseye dönüştürdüğü de bir gerçek. Yani bu olay sadece ülkemizde olmuyor, öncelikle bu konuda da bir anlaşalım. Tabii ki de Ayasofya'nın statüsünün onlarca camiden çok farklı olduğunun ben de farkındayım fakat beş dakikalığına o tarafsız bakamayışlarınızı bir yere bırakın lütfen.


Endülüs döneminde kiliseye dönüştürülmeyen bazı camiler kullanılmadığı için zamanla harap olmuş ve işlevini kaybetmiş. Yani bu her zaman kötü bir olay değil, eğer gerekliyse bu yapılabilecek bir şey. Dünyanın çeşitli yerlerinde bugüne kadar yapılmış ve bundan sonra da muhtemelen ihtiyaç dahilinde olduğu sürece yapılacak bir şey. Eğer ülkemizin restorasyon anlayışı çok kötü olmasaydı ve Hasankeyf faciasını da görmemiş olsaydık, bu konu geçmişte de örneği bulunan bir konu olurdu. Ama içinde bulunduğumuz ülkenin duruşu maalesef ki sanat, mimarlık ve kültür ekseninden biraz farklı.


Artık bir ortamda Türkiye hakkında bahsediyorsak, ülkemizin politik kimliğini de yadsıyamıyor hale geldik. Yani evet, din, sanat ve bunun gibi yönlerden önce bizim gözümüze batan şey cami dahil neredeyse bütün mimarlık uygulamalarının içerisindeki rant ve siyaset emelleri. Biz Ayasofya'nın sanat, kültür ve mimarlık değerlerinden çok şu an politik değerini konuşuyor hale geldik. Mimarlık ve kültür değerini umursayan bile kalmadı neredeyse zaten...


Bir Müslüman olarak yorum yapayım, bu konunun bana pek bir etkisi yok açıkçası. Çünkü camiinin kelime kökeni bile "cema'" yani toplanma, birleşme anlamına gelirken ülkemizde birleştiren ve ötekileştirmeyen bir yönetim yok. Camiye gidip selam verince bile kötü bakışlarla karşılaşıyorsunuz. Camide bile bir siyaset ayrışması, bir görüş ayrışması içerisinde bulunuyorsunuz; cemaat olacak, birleşecek yerde.


Hatta yarışma raporları bile doğru dürüst açıklanmayan Çamlıca Camii de doldurulamıyor çünkü mimarlıktaki kişi-mekan analiziyle değil ihtiyaç dışı bir şekilde gösteriş için yapıldı çünkü. O yarışmayı nasıl kazandığı bile net olarak belli değil hala.


Ayrıca gençler camiye gitmek istemiyor çünkü orada gülen yüzlerle karşılaşmıyorlar. Biliyorlar ki oradaki hutbede bir şekilde konu siyasete gelecek. O yüzden ha cami olsun, ha olmasın... Cumhurbaşkanının da dediği gibi Sultanahmet'i bile doldurmadıktan sonra ne fark eder ki?


Atatürk'ü seven ve izinden yürüyen biri olarak yorum yapayım, Atatürk böyle bir şeyin olmasına izin vermezdi. Zaten gün geçtikçe din ve devlet işlerinin bir türlü ayrılamadığı bir ülke haline geliyoruz ya, neyse.


Son olarak bir işsiz olarak içeriği sonlandırayım, Ayasofya'nın camii olmasının benim işsizliğime de bir etkisi yok. Genç işsizlerin oranı %25 ve muhtemelen daha da fazla çünkü ben de artık bulamayacağımı bildiğim için iş aramıyorum. Ülkenin işsizlik ve ekonomi gibi çok daha ciddi sorunları var. Eserleri sanat ve kültür değerleriyle değil politik ölçütleriyle konuşmanın sorunu var...


Eğer başka bir ülkede yaşasaydım ve işin içinde bu kadar politik emel olmadığını, restorasyon uygulamalarının iyi olduğunu, sanata ve mimarlığa saygı olduğunu bilseydim bu durumu nispeten iyi karşılayabilirdim. Ama burası Türkiye, burada saygı sadece rant için var maalesef.