Zaman, izafi bir kavram olarak yaşamımızın temel nosyonudur. Sürekli geçmiş üzerine değerlendirmeler yapıyor, geçmişi sorguluyor ve geçmiş üzerine okumalar yapıyorsanız güncel olana tutunmakta zorlanabilirsiniz. Üstelik takıldığınız geçmiş zaman dilimi tek boyutlu bir bakış açısı ile ele alınmış ise artık sizin de geçmiş ve gelecek farkındalığınız basmakalıp yargılarla biçimlenecektir. Dolayısıyla bakış açınız nostaljik bir hale dönüşecektir. Sürekli geçmişe duyulan özlem halinin sonucu olan nostalji, bireyin günümüzü ve geleceğimizi sağlıklı yorumlamasının önüne geçebilir.


Aristoteles, varlığı değil var olanı ele almanın altını çizer. Ona göre duyularımızla algılanan her şey tek tek incelenmelidir. Bu bakış bizi ontoloji kavramına götürür. Ontoloji; varlıkların sorgulanması, değerlendirilmesi ve tartışılmasıdır. Yani geçmişe takılıp kalmanın ötesine geçilmeli ve şu an somut olarak karşımızda duran olay ve olgular araştırılmalı ve incelenmelidir. Biz ne yapıyoruz? Ya geçmişi büyük bir nostaljik edayla ele alıyoruz ya da şimdiyi birileri tarafından belirlenmiş kalıplarla değerlendiriyoruz. Oysa biraz Aristoteles’e kulak versek gösterilene inanmak yerine, bizim gösterecek bir şeyler bulmamızın gerektiğini anlayacağız.


İnsan olmanın temel gerekliliği “bulmaktır”. Önce kendini, sonra çevreni ve geleceği keşfetmek. Temel ideal bu olmalıdır. Ontolojik bakış açısını yaşamımızın temel ereği haline getirmek ve bu çerçevede kendini geliştirmek, önce ruhu sonra da bilinci aydınlık kılacaktır.


Avrupa’nın yaşadığı aydınlanma, hep bir çağ olarak ele alınır. Ancak aslında çağın aydınlanma ismini alması son noktadır. Öncesinde tek tek bireylerin kendi ruhsal ve akılsal aydınlanmaları gerçekleşmiş, ardından da bu ışık halesi tüm Avrupa’yı kuşatmıştır.


Homojen bir aydınlanma beklemek pek mümkün değil, tarihsel tecrübelerimiz ortada. Aristoteles’in ontoloji kavramına dayanan ve heterojen bir aydınlanma sürecine ihtiyacımız var. Bunun için de cüretkar olmamız gerekiyor. Süreklilik arz eden bu ergin olma halini bir kenara bırakmak gerekiyor. Bunun gerçekleşmesi ise ontolojik bakışın kazanılmasına bağlı. Aydınlanma; cüretkar olmayı, tereddütleri bırakmayı ve kararlı olmayı talep eder, unutmayın!