ayna

nedir ki ayna... sırlanmış cam... bakıp kendimizi gördüğümüz.

kendimizi..

hangi kendimizi? olanı mı, görüneni mi, olsun istediğimizi mi?

yansıyan ile asıl ne kadar örtüşür? yansıyan asıl mıdır? bir asıl'ın, öteki'nin yerine geçer mi?


ayna, görsel ya da yazı sanatında, tasavvufta, modern psikolojide çokça yer almış bir argüman.

hani rengarenk sıralanmış çizgilerin bir ucundan tutup şöyle içe doğru bir burkarsınız da, renkler bir hortum çizip birbiri içinde kaybolur ya, onun gibi, zamanın, mekanın, insanın, babanın, çocuğun, aşkın olanın, gerçeğin ya da hayalin birbiri içinde kaybolması ya da birbiriyle var olması gibi, tarkovsky'nin ayna filmi... kendine münhasır flu, muğlak, mesaj yüklü tarkovsky...

olimpos sakinlerinden narkissos, suda yansıyan aksine duyduğu aşk ile, yemeden içmeden kesilir malum. takipçileri de narsisizm ile şereflenirler sonrasında.

su aksettirmiştir narkissos'un yüzünü, yani aynanın görevini yapmıştır.

sürrealist ressam rené magritte'nin çoğaltılamaz tablosunun röprodüksiyonunu, 1972 basım bir calvino eserinin kapağında görmüştüm. resmi ilk defa görüyordum ve bakıp geçemedim herhangi bir kitap kapağı gibi...

bilinen tablodur hani, aynaya bakan biri tasvir edilmiştir, biz arkadan görürüz, başının arkasını ve omzunu. aynadan yansıyanın ise yüzünün olmasını bekleriz doğal olarak lakin, yansıyan da arkadan görünüştür, yani başının arkası ve omuzları...

hala her gördüğümde bağlar beni bir süre karşısına resim.

insan ne kadar kendidir, yansıyan ile olan arasındaki mesafe kapatılabilir mi.. vs. pek çok soru ile birlikte bağlar beni.

tanpınar'a göre

"bir sonu gelmeyen rüyaya dalar

akşam, odalarda fersiz aynalar."

"aynadaki aksim, gölgem, bir de ben.

var mıdır, yok mudur onlar sahiden?"

der tarancı;

n. fazıl'ın aynaları da dik dik bakar yüzüne..

tasavvufta da ayna metaforu çok önemli bir yer tutar.

ibni arabi ve vahdeti vücut ekolü, kainatı bir ayna olarak kabul eder ve mutlak olanın, yokluk üzerindeki görüntüleridir derler ve bu tevhidi ef'aldir.

imam rabbani'ye göre de, görünenler rabb'in zatının değil, fiilinin eserlerinin tecellisidir.

kainata bakınca zaat, sıfatları ya da fiili değil, fiilin eserleri görünür...

bitmedi ayna daha...


ne kadar doğru bilmeyiz lakin eskinin kibar beyefendileri, gözlerinin nuru, gönüllerinin süruru hanımefendilere, ayna hediye ederlermiş ki, sana ne hediye versem senin yüzünden güzel olamaz, demekmiş bu. telkari gibi incecik bir işçilik, düşünmede ve ifadede, zarafet...


psikoloji bilim olalı herkes psikopat ve herkes psikolog, bu ayrı ama modern psikolojide de aynala(n)ma çok önemli bir ifade.

modern psikoloji, erken dönem çocuklukta narsist olan çocuğun, annesi ya da en yakını tarafından aynalanmaya, onaylanmaya ihtiyacı vardır diyor.

bu aynalanmanın yokluğu da, belli optimal kırılmalara uğramaması da kişisel bozukluklara sebep olur(muş).

"insan insan olduğunun öteki sayesinde farkına varır" dense ve bu kabul edilse de yetişkin olunduğunda, hele ki günümüz teknolojik gelişmeleri ile, durum teşhirciliğe kadar varmış, sosyal medyada paylaşılmayan, duyurulmayan ya da onay alınmayan her şey, hiç olmamış gibi hissedilir olmuş...

insan karşıdakini aynalayarak ve kendisi aynalanarak anlasa, bilse de kendini, günümüzde boyut değişmiştir..

zira ayna çoğalmış.

birbirini yansıtan sıralı aynaları düşünün. ayna kadar çoğalır, yansıması beklenen nesne ya da özne. ve bu yansıyan çokluğun içinde, gerçek olan kaybolur...

sayısız yansımasına ulaşılır artık ama kendine değil, kendi de kaybolduğunun farkına varmadan kaybolur zaten. görüntünün çokluğu algıyı yanıltır..

aynalanmak insanın varlığını hissetmesi için gerekli ise de bana öyle gelir ki, yetişkinlik döneminde insanın aynaya olan ihtiyacı azalır, somut ve var olan 'öteki' ile ilişkiler ile dengeli hale gelir.

sanki, ayna değildir artık bu durumda aranan, ya da sadece ayna değildir. yansıyandan ziyade var olan, kendi olan, varlığı ile dayanılan, dayanan bir 'öteki'dir.

yansımak ile asıl yansıtılabilir, ama yansıyan asıl olmaz. asıl olanın yerini tutmaz.

yansıyan görür mü ki hem... yansıma olarak kalmaz mı?

pencereden bakan, fikir ya da duygu paylaşan, ilerleyen, anlayan, iki asıl olsa gerek...

birbirinde birbirini gören, baktıkları açıyla pencereden gördüklerini paylaşan.

pencereden beraber bakmak, pencerenin dışını görmekle sınırlı değil sanırım, beraber bakılanı da görmektir. 


aynaya seslenseniz, gelirse cevap şayet, en fazla sesinizin yankısı olabilir. ama bir asıl zenginleştirir, değerli bir öteki'nin değerinden istifade edilir, yol alınır.