Geçen gün oturdum aynanın karşısına uzun uzun baktım kendime. Baktıkça silüetim kaybolmaya, küçücük bir siyah noktaya evrilmeye başladı. Son 3 dal sigaram kalmıştı, küllük ağzına kadar dolmuş, saçlarım dağılmış, avuç içlerim kızarmış, boynum tutulmuş, gözlerim ağlamaktan şişmişti. Bütün gece kafamı kemirip duran bir soru vardı; Seni, insanlar bu kadar kırmadan önce nasıl biriydin?

Halen 3 dal sigaram var…

Bilmiyordum. Gözümden bir damla daha yaş aktı 1 dal sigara yaktım, kaybolan o siyah noktaya bakmaya devam ettim. Kaybolan siyah nokta bendim. Tıpkı aynada kaybolduğum gibi kaybetmiştim kendimi kırgınlıklarla. Soru kısa ve netti ama cevabı yıllardı.

Bazı yerler ve zamanlar insanın ruhunda derin yaralar açar. İnsan şimdiden dönüp onlara baktığında hep o derin yaranın bıraktığı zamanın çemberinde kalmak ister. Özlemle bakar yaralarına, kaybettiğinde arar, çünkü seni sen yapan o yaralardır. Aynaya baktıkça anladım ki ben iyileşmeyen her yarayı gömmüştüm o siyah noktaya.

2 dal sigaram kaldı…

Kaçmak istedim o siyah noktadan, defalarca gözlerimi kırptım, gözlerimle bütün evi en ince ayrıntısına kadar süzdüm. Yeniden aynaya döndüğümde oradaydı siyah nokta, gitmiyordu ben de kaçamıyordum ondan. 1 dal sigara daha yaktım, çok sessizdi. Sessizlik beni hem korkutan hem de rahatlatan bir şeydi işte sorunun ilk cevabını buldum. Ben de değişmeyen bir şeydi vardı: paradokslarım. Paradokslarım kırgınlıklarım üzerinde zaferi vardı. Ben hep böyleydim beyazı isterken siyahı isterdim, hem yağmur yağsın hem güneş açsın isterdim, aynı anda hem ağlamak hem gülmek isterdim. Hep bir kararsızlık, bir tutarsızlıktı bende kaybolmayan şey…

1 dal sigaram kaldı…

Kafamın için de bütün düşüncelerim, hayallerim, inançlarım tıpkı paradokslarım gibi bağlanmıştı birbirine. Sık sık kendime, kendimle çelişecek fikirler getiriyordum. Bu nedenle siyah nokta hem gitsin hem kalsın istiyordum. Ben gideyim mi kalayım mı? 1 dal sigara daha… Tek istediğim sadece bir an olsun düşünmemekti. Düşünmenin sonu yoktu, her soru bir cevabı, her cevap bir soruyu doğuruyordu. Bitmek bilmeyen soru-cevap döngüsünü her defasında bir düzen sanıyordum.

Sigaram bitti…

Şimdi aynayı tuzla buz edip, her şeyi yıkmanın vakti.