Uyarı: Okuyacağınız öyküde tetikleyici unsurlar olabilir.



Gözlerini açarken ilk defa ağır gelmedi göz kapakları. Derin bir nefes alırken ilk defa ciğerleri zorluk çıkarmadı. Yüzünde aptal bir handeyle yataktan kalktı ve kendini süzdü biraz. İlk defa bir kusur göremedi kendinde ve büyük bir mutlulukla kahvaltısını yaptı. Hatta pencere kenarına konan kuşun ona selam verdiğini bile varsaydı. En sevdiği kitaptan rastgele bir sayı tutarak şiir seçti ve yüksek sesle okudu:

"... Gezinen bir gölgedir hayat, gariban bir aktör

sahnede bir ileri, bir geri saatini doldurur..."


Bitince doğrudan masasına geçti, saçına güzelce şekil verdi. Ardından makyajını yapmaya başladı ama bu sefer diğerlerinden farklı olarak gözüne dikey değil de çapraz eyeliner çekti. Böyle daha mutlu görünüyordu. Eldivenlerini taktı, çizgili-yatay değil de hep giymek isteyip cesaret edemediği, onu maskülen gösterdiğini düşündüğü takım elbisesini giydi. Aynanın karşısına geçerek tekdüze hareketlerini yapmaya başladı. Bugünkü gösteriye gitmeyecekti zaten, yarınkine de. Ellerini kontrol edemiyor, vücuduna hakim olamıyordu sanki. Gittikçe daha da hareketleniyor, coşkuyla eklemlerini hissediyordu. Bir taklidin mi yoksa özgünlüğünün mü ürünü, ayırt edemedi. Birden durdu. Aynadaki kadın onu yönlendiriyordu. Aynadan almak istedi kendini ama yapamadı. Daha yavaş hareket etti, coşkusundan eser kalmamıştı. Kukla gibi hissediyordu kendini. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı, gözüne çapraz çektiği eyeliner artık daha mutsuz gösteriyordu onu. Durdu, oturdu ve başını aynaya yasladı. Aynadaki kadın yapmıyordu ama bunları, birden fırladı yerinden ve kızarık gözlerle etrafa vurdu, haykırdı, özgürlük naraları attı. Bugün sunulan yaşamı reddedecekti oysaki ama bir önemi yoktu. Başını kaldırdı kadın ve takım elbisesinin iç cebindeki bıçağı çıkardı. Hızla aynadaki kadının kalbine sapladı ve kan dışarıya kadar fışkırdı, şehvetle kendi kalbine davrandı. Ellerini kavuşturdular aynada ve kanlar karıştığında yer değiştirdiler. Sıra aynadaki kadındaydı artık. Ne kan vardı ne derin yara. Ama aynada kimse yoktu. İntihar etmek isterken cinayet işlemişti. Benliğini yitirmiş olduğu gerçeği ne olacaktı? Aynada kimse olmayacak, gölgesi takip etmeyecekti. Bağımsız bir kişilik için değer miydi diye düşündü kendince ama artık bir önemi yoktu. Makyajını sildi, eldivenleri çıkarıp soyundu. Bıçağı alarak bir yere sabitledi ve önce sol, sonra sağ bileğini hızlı hamlelerle kesti. Acı duymuyor gibiydi. Bir tebessüm vardı yüzünde ve titrek sesiyle son kez yüksek sesle söyledi şiirini:

"... Gezinen bir gölgedir hayat, gariban bir aktör

sahnede bir ileri, bir geri saatini doldurur

ve sonra duyulmaz olur sesi, bir masaldır

gürültücü bir salağın anlattığı

ki yoktur hiçbir anlamı..."


Son nefesini verirken nefret etmiyordu hayattan, zira özgürdü...