Evde herkesin duyduğu acı bir türkü. Bu kez farklı bir tını çalınıyor kulağa. Acı yanına ayrılık da getirmiş. İçimde bir türkü çalınıyorsa eğer benden de bir şeyler çalıyor demektir. Ancak bu kez içindekileri çaldıran bir ben değilim. Açılan boşlukları görmesinler diye sakladıklarım, şimdi gözlerinde sökücü bir türkü taşıyor. Hınca hınç koparmaya çalışıyoruz gözlerimizden. Ancak sazın her bir teli süredir göz bebeğimize ilmek ilmek işlenmiş. Akıttığımız yaşlar ayrılık türküsünü yumuşatmaya yetmiyor. O bizden bizi söküyor, biz ondan söktüğü benliğimizi koparıyoruz. Ancak elimizden kayıp giderken benliğimiz bize yeni bir ayrılık bahşediliyor. Yolun sonu görünüyor... İçimizden birisinin her sene doğumunu kutladığı bugün, seneler katlanırken üflediği mumun ateşinden daha keskin bir ateş bırakacak ardında. Gözüne sazının her bir telinin işlendiği bu türkü bir sonraki sene kendini acı bir kopuşla hatırlatacak. En büyüğümüzün içinde acı acı söylediği ayrılık türküsü, en küçüğümüzün gözüne işlenen her teli yakacak. Aramızdaki o kişi her yıl bu tarihte içinde bir şey kalmayana dek tüm umutlarını, sevinçlerini, mutluluklarını çaldıracak. Ve en büyüğümüz susmayana dek içimizde hep şu türkü çalacak;

"Geçtim dünya üzerinden

Ömür bir nefes derinden

Bak feleğin çemberinden

Yolun sonu görünüyor..."