Yağmur yağıyor.

Geç kaldım havalandırmak için parmaklarımı.

Bir kaktüs çaldım şehvetin tabutlarından

balkonuma.

Şiire kalktım gecenin koynundan,

Yine geceye uzanarak,

Az kalsın seni özledim diye ağlayacaktım.

Beş kıtadan beş farklı kaktüs çaldım.

Çarşaflar yeterince ısınamadan sökülerek döküldüm yataktan.

Mest oldum sızlanarak fakat abartarak kendimi.

Yağmur yağıyor,

Başlıyorum saymaya damlaları.

Bir kundakçı gibi yarım ağız gülümsemesi zalim kancanın,

Kozmik gözbebeklerin var senin.

Bir şarap güzelliğinden alıntılanan gözbebeklerin.

Az kalsın seni özledim diye ağlayacaktım.

Bir yudum kan içtim yastığımdan.

Başım sığmıyor buralara,

Dik duramıyorum.

Bu şiiri sen yazdın.

Beni kundaklanmış,

Beni küfredilmiş,

Beni canavarlaşmış bıraktın.

Bu kitabı sen karaladın böyle turuncuyla.

Bir yerlerde bir şeyler güzel diye çağrılıyorsa,

Senin sesinden yaratıldı.


Kıyak bir bilinçten fırlamıyor bu kelimeler.

Seni zaptetmek, onarmak seni,

Küflü antikacıların ceplerinden altın saat çalmakla bir.

Kareli bir ruha düz keten dikmekle uğraşacağım.

Az kalsın seni özledim diye ağlayacaktım.