Boşluk ve boşluk ve  boşluk   ve  boşluk. Sıkıldım bu döngüden. Simit. Gülen simit. Nargile. Argile olsaydı çok gülerdim ama değil. Zihnim çalışıyor. Zihnim açık ama bilincim kapalı. Her şey bilinçsizce akıyor. Çarpmadı. Ölmedi. Kaza olmadı. Kıl payı. Güneş yine tüm kusurlarımızı açığa çıkarmak için doğmuş. İnsan olmanın getirdiği bazı sorumluluklarımız var. Kimse önemsemiyor insan olmayı. Her adımını on kere düşünerek hayata geçirdiğin eylemler var zamanın içinde. Zaman kırılmış, zaman kırılıyor ve uzaklaşıyor bizden. Kırık parçalar batıyor yüzüme. Gözlerimde toplanıyor sinirlerim. Bakışlarımız değdiğinde birbirine, kirpiklerimiz utanıyor görüyorsun ya. Ne yapmalı? Ne yapmamalı? Eylemi harekete geçirebilmek için insan olmayı öğrenmeliyiz. İnsan olmayı öğrendiğimizde çözeceğiz gözlerin birbirine değişindeki anlamları. İplik olacak saniyeler. İlk önce akışkan ve sonra katı ve sonra gergin ve sonra ve sonra... Boşluk ve boşluk ve boşluk. Hepsi kaldırımların suçu. Kim koydu bu kadar boşluğu bu taşların arasına. Kafamda yerine oturmayan taşların katili de bu boşluk olmalı. Hepsi kaldırımın suçu. Benim olsaydı bilirdim. Bilirdim?

   Biraz akıllı olsaydım bunların kimseye mantıklı gelmeyeceğini bilirdim mesela. Ama mantıklı gelmesi için yazmamıştım aslında.