insan, insanın kalbidir diyordu babam

öldü tabii,

nereden bilsin şimdi bunları.


aklı çıkmış havaların bugün, diye seslendi annem

yetiştirdiğim balıkların hafızalarını kontrol etmeye çalışan paslanmış bir çocuktum.

saatimi ayarlamaktan yorgun düştüğüm bir gün çıkardım attım üzerimdekileri

zaman dedim,

benim koluma giren değil koynuma giren olmalı.

bu yüzden allaha inanan yelkovanlar var

ağzında kıtlama şeker taşıyan karıncalar gördüm

yaşıyor taklidi yapan çekirgeler

bir tavşana vurulmuştum gençliğimde

aşk insanda iç kanamadır, dedi yirmilik dişim.

bir pazar gününün banyo sonrasında akşamı nerede geçireceklerini bilmeyen üç kuş tanıdım

çok canım sıkılıyordu ve hiç kuş vurmamıştım.


anlat dedim, sorgu meleği nerede!

acılardan delirmiş bir evin duvarına yansıyan insan beyninde, dedi

bunu bir kuş söyledi.

çok canı sıkılıyordu ve hiç bir insan eti yememişti.

tütün kokuyorsun, dedim bir diğerine

sigarasını tersten yaktı ve yıldızlar dedi,

her gece gökyüzünün koynunda sabahlıyor

bütün tuttuğunuz dilekler kirli, sizin gibi.

bunu bir kuş söyledi, kalbim kadar.

devam etti,

hepiniz, birer yalandan aynasınız. içinizdeki yılan, zehirli bir yalandır.

biten ne varsa sizde başlangıcıdır bir diğerinin, dedi

ve bunu bir kuş söyledi.

cebinde biriktirdiği yağmur sularını çıkardı, masaya koydu

paylaşırız bunu ve kırmayız birbirimizin kanadını, diye yükseltti sesini

sizin savaşınız kendinizle, topraktan yaratılıp toprağa savaş açanlar.

masada duran yağmuru fondipledi.

bunu bir kuş söyledi.

elim ayağım titredi.

tahammül et, dedi.

insana

insanlığa,

insansızlığa.


ayrılırken, sizlere ömürüm, dedim

uzak bir pencerede oturan babam seslendi,

ne kaldıysa içinde gölgenedir artık nasihati, susturulmuş bir ölüm sana gerçeği anlatandır, dedi.

ölmüştü, tabii.

bilirdi şimdi bunları.