Bir ebeveyn saldırganlığıyla,

Kafamda, tam ortada cam kırıkları,

Bana ait olmayan bir ses.

Hiçbir şey hissetmemeyi öğreniyorum.

Tatlı uykuya sızmadan, bir zihin dalgakıranı kurmayı.

Empatiyi parçalayarak kaburgamdan çıkarmayı.


Yedi kere bastım bu toprağa, bu ayaklarla.

Buğulu bir aynaya bakarak yaşamayı öğreniyorum.

Kırmızının anlamının kalmadığını.

Çekiçle ezilmeye mahkum çiviler gibi yaşamaya razı mı olmalıydım?

Bir tenorun tizliği kadar ve serzenişi kadar sesin.

Anılarımı gıdıklayarak kendime bunun aşk olmadığını kanıtlıyorum.


Baba sorununun aşk enkazlarıyla,

Bir baba sorununun değişmeyen kalıntılarıyla,

Fosiliyle erkek kamburunun sırtımda,

Belki de kırmızının kabul edilemez bir tonuyla bağlanmayı öğreniyorum.

Değişmezsin biliyorum.

Değişeceğini umarak gelişini kuruntuluyorum.

Ben istemediğim adamların koynunu ev bellemiyorum.

Belki de çatısız bir adamı ev yapmaya çalışıyorum.


İltihaplı ağızlardan kambur adamlar fışkırmasıyla,

Bir baba ağzından, çatısız adamlar salınmasıyla,

Ben küsmeyi öğreniyorum.

Bir kordon gibi uzanan babanın, erkeğimin boynuna dolanmasını izliyorum.

Nazik olmuyorum asla.

Kordonu kesip atamıyorum.