Anlatılana göre küçükken hep baba derdim onlarca, yüzlerce hatta binlerce kez belki de ve sen hiç sıkılmadan hepsine efendim dermişsin. Efendim kızım, efendim güzelim, efendim fıstığım...

Babam, iki gözüm. Senin sevgin olmadan nasıl yaşarım bilemiyorum. Öyle ki ben anne karnında iken bile senin sesini duyduğumda tekme atmayı kesen insanmışım.

Akşamları işten geç saatte geldiğinde bile senin iyi geceler dediğini duymak için ve yanımda okuduğun duanın sesini duymak için uykusuzluktan kan çanağına dönse bile gözlerim o saate kadar uyumazdım, bazen dayanamayıp uyuduğum olurdu elbet, çocukluk işte.

Sonrasında yıkandıktan sonra hep sen saçlarımı tara isterdim, annem acıtıyordu çünkü ama sen acıtmıyordun, bu yüzden hep tarakla koşarak yanına gelirdim saçlarımın uzunluğunu bahane ederek oysa bilmiyordun ki senin taramanı istediğim için geldiğimi.


Başımı kucağına koyup nasırlı parmak uçlarınla saçımla oyna isterdim öyle bir huzurdu, benim huzurum buydu.

“Anneni mi daha çok seviyorsun yoksa babanı mı?” diye sorduklarında ben hep baba diyen çocuktum. Kızma bana, elbette ki annemi de çok seviyorum ama senin yerin bende hep başkaydı be baba.

Prensesim diye severdin beni, o kadar mutlu oluyordum ki, geçmiş zaman eki kullandığıma bakma biliyorum hâlâ öyle diyorsun ve hâlâ bunu dediğinde mutlu oluyorum çünkü sen diyorsun.

İşten her geldiğinde koşarak sana sarılmak, kokunu içime çekmek, verdiğiniz değer benim en büyük servetim. Hani sen hep derdin ya mutluluğunuz mutluluğum diye, benim de mutluluğum sizin mutluluğunuz babam.


İnsan ailesini seçemezmiş, iyi ki de seçmemişim diyorum, şayet seçseydim eğer sizin gibi biri gelmezdi, bundan eminim. Sizin çocuğunuz olarak dünyaya gelmek bana verilen en büyük hediyeydi zaten. Bütün şansımı sizin çocuğunuz olarak kullanmışım.

Zaman su gibi akıp gidiyor, büyüyorum ama sizin dibinizde oturunca kendimi küçük bir kız çocuğundan farksız hissediyorum. Biliyorum ki sizde ben her ne kadar büyüsem de sizin yanınızda hep küçük çocuğunuz olarak kalacağım.


Sevginizi bir gün bile eksik etmediğiniz için o kadar minnettarım ki… Beni çok sevdiğin, bundan bir gün bile şüphe duymama sebep olmadığın için çok teşekkür ederim.

Bana bir kere bile elini kaldırmağın için teşekkür ederim.

Seni ne kadar sevdiğimi söylesem, ne kadar teşekkür etsem de azdır elbet.


Seneye üniversiteye gideceğim ve siz de biliyorsunuz ki yuvadan uçan her kuş bir daha dönmez artık, o yuvaya misafir olur. Kendi hayatımı kuracağım, büyüyorum baba. Gönül isterdi ki hep sizin küçük çocuğunuz olarak kalmak, sabahtan akşama kadar çizgi film izlemek ama hayat buna izin vermiyor işte.

Yaşım her geçen yıl artsa bile sen yine de beni o küçük kızmışım gibi sev, saçlarımla oyna, tara, başımı okşa, beni yine prensesim diye sev olur mu babam?


Babam, seni çok seviyorum. Benim senin sevginden şüphe duymadığım gibi sen de benim sevgimden şüphe duyma...