Bu böyle olmaz.


Nefesim kesiliyor. Boğazım düğümleniyor. Kendi enkazından sağ ama salim olmadan çıkan karıncalar gibiyim. Sanki evimi yıkmışlar, her şeyimi dağıtmışlar. Toprağı unutmuşum gibi, yere her bastığımda sanki içine çekiyor. Yar oldun, yara oldun. Aldığım yaralarla ayrılığı örtüştürüp avutamıyorum kendimi. Dört mevsim kokunu almışım senin, şimdi rüzgar nereden eserse essin.

Bak bu böyle olmaz.

Bacaklarım tutmuyor, oturduğum yerlerden kalkamıyorum. Üç dirhem canımı da teslim etmiş gibi miktar miktar azalıyorum. Asırlık çınarlardan aldığım öğütler, deneyimler, tecrübeler... hepsi boş. Tüm renklerin üzerinde karıştırıldığı palet gibi yıkansam mı, lekeleri kurutup üzerimde mi bıraksam bilmiyorum. Gırtlağıma kadar giden hava, geri çıkarken geçidi yırtıyor. Ağlamakla, uykusuzlukla, gece boyu göz önünde beliren her şeye iç geçirip kendinle denk düşmeye çalışarak olacak şey değil.


Bak bu böyle olmaz.


Ne diyorsam iki katı, belki on, belli ki yüz. Müzik dinleyemiyorum. Damarlarım buz gibi, böyle tarif edemiyorum. Geçtiğim her köşe keskin, yüzümün yarısı kesik. Sanki bir kaşım yok, saçımın yarısı sende kalmış, bir gözüm görmüyor. Göğsümün ortasına yaptırdığın hayratı yıkmadım. Yıkamam, yıkamıyorum. Çünkü sen orada yıkanıyorsun biliyorum.Yıpranmış, pas tutmuş tüm demirlerin kiri üzerime aksa ağzımdaki tat. Yahu bin kere öpmüşümdür aşındırmasam da, şimdi bir dudağı ötekine nasıl layık göreyim?


Bak bu böyle olmaz.


Eve dizlerim yara bere içinde, yanağımın içi patlamış gibi dönüyorum. Korktuğu başına gelen her bulut kin kusar dünyaya, dünyamsın dedik ya ötekimize. Hangi yerli/yabancı şairin/yazarın kelamıyla tarif edeyim? Mevzilenmiş ne kadar ayrılık dizesi varsa gelip saplanıyor. Yaşanmıyor. Ölünmüyor. Özrüm yok. Bakıyorum kendime kırılmışım da. Diyorum ki kırılmışlık nefessizlikten iyidir. Diyorum ki rabbim her acıyı reva görsün de bu neymiş böyle, bu böyle olmaz.


Bak bu böyle olmaz.


Kürek kemiğime vurulmuş. Ben diyeyim kurşunlar, sen de ki tüm alet edevat. Serinliğine aldanamam, bu ize de boyun eğdim. Ne sekiz günde geldi bahar, ne sekiz saatte kum kalkar üzerimden. Ölümle savaşı eşitlemek için savaşacağımız tüm hayalleri bıraktın, bıraktırdın. Şimdi daralan ne kadar koridor varsa hepsine yemin olsun ki karışmayacağım. İnsan kendi kendinin noksanlığını neyle örter bilmem ama bu böyle olmaz.


Bak bu böyle olmaz.


Ne yüreğim razı ne herhangi lafzahım. İzahı da yok. Bir bakış açısı olarak başımı önüme eğiyorum. Ki yanında uyumuşluğum var. Bu özlem bitmez. Kaç kere daha açarım çekmeceleri bilmem, kaç kere daha derim nimetini eksik etme sevdiğimin, kaç kere daha bakamam aynaya, kaç kere daha damağım kurur su içerken, bilmem. Mesele ölüm değil de nefes alamıyorum. Tufanına denk gelen bir yapraktım, yorgunluğum ağarsın. Dünyadaki bütün vardiyalara artık geç kalacağım. Umman bir karıştan ibaret geliyor gözüme. Çürüyorum sanki diyorum, bu böyle olmaz.


Bil ki gidersin ama gidemezsin.


Bak bu böyle olmaz ama yine de kal sağlıcakla.