Amansız bir romantiklik hakimdi ruhuma, onca okuduğum kitap, roman ve denemeden sonra hayal gücüme çok çabuk kapılır olmuşum. Oysa o kadar çok hayal kırıklığı yaşamışım ki. Umutlarım kırılmış, güvenim zedelenmiş, yara üzerine acı, acı üzerine ızdırap çekmişim, yetmemiş çektirilmişim. Peki gerçekten de ne için?

Sorguladım kendimden giden her duyguyu, özveriyi ve sevgiyi. Kendime dönmem gerektiği yerde başka başka gereksiz durumlarla uzaklaşmış olduğum benliğimden özür diledim. Üzgünüm canım, seni ihmal ettim. Kendi kabullenişimin acı verici yollarında dağlanırken, ağırlığında ezilirken ruhum; şükür ki bu zamana kadar gelebildim.

Zorluklar karşısında yıkıldım ancak yeniden kalkmayı bildim. Fark ettim ki aslında ben hep kendime yettim. İnsanın kendi gücünü ve değerini keşfetmesi kadar mutluluk verici bir an olamaz. İşte tam bu noktadan sonra diğer insanların gözünde nasıl göründüğünüzü net bir şekilde görebiliyorsunuz.

Herkes ama herkes sizi kendi bakış açısına göre, kendi geçmişine, kendi travmalarına göre değerlendiriyor. İşte tam da bunu anladıktan sonra dış imajımdan vazgeçtim. Ben kendimi olduğu gibi seviyorum. Beni olduğum gibi kabul edip de sevemeyecek kimseyi de hayatımda tutmamak ise özsaygı ve prensip meselesi.

Hayat enerjisi o kadar değerli ki hak etmeyen ve değmeyen kimse için sizden gitmesine izin vermeyin. Aradığımız mutluluk da huzur da çok saçma gelse de yine başlangıç noktasında. Herkese kendi hayatında iyi yolculuklar.