Hayat ne kadar da garip. Öğretici derslerle ve deneyimlerle dolu. Meditasyon yaparken son günlerde beni rahatsız eden duygu ile sonunda yüzleşebildim. Acımı kabullenmemin, onu kucaklamanın ve kendine öz şefkat göstermenin inanılmaz huzuru içerisindeyim. Sonra bu duyguyu somutlaştırmam gerektiğine karar verdim ve yazmaya başladım.


Meditasyonda derinleşme ile duygunun bedenimin içinde göğsümde bir acı olarak vuku bulduğunu idrak ettim. Hayal kırıklıkları, kıskançlıklar, öfke, aldatılmışlık gibi bir çok olumsuz duygu biriktirmişim meğerse.

Asıl duygumu kabul edemediğim için üzerine sahte duygular koyup kendimden kaçmışım. Sevmek sanki suçmuş gibi hissettirmiş. Sevgiye bakış açım sevdiğim insanın nihai terk edişiyle tahminimden de büyük derinlikler yer etmiş.


Duyguyu; sıvı, akışkan siyahımsı sanki beni içine çekip batıracakmış hissi yaratır gibi resmedebiliyorum. Bu nedenle adı da BALÇIK. Bu karadelik her mutlu ve huzurlu olmak istediğimde buna hakkım yokmuşçasına kalbime ardı ardına hançer saplıyor. O ses 'değersizsin, hiçsin, yalnızsın, anlamsızsın...' demeye durmadan devam ediyor...


Kulak kesildikçe dikkatini verdikçe an'dan kopuyorsun ve kendi yarattığın zihin cehenneminde hapis oluyorsun.


İçimdeki saklı şeytanı, benliğimi, egomu ve ayrıca iyiciliğimi - kendimi bir bütün olarak kabul edebiliyorum.

Her şeyin en iyisine layık olduğumu düşünebiliyorum.


Ben bir insanım.

Duyan, sorgulayan, gören, dokunan, dinleyen, öğrenen, üreten ve pes etmeyen.

Işığa inanırım.

Sen de parlamaya hazır mısın?