BALIKÇIL KUŞU
Bir balıkçıl kuşu, göl kenarında,her gün tutabildiği birkaç balıkla geçinip gidiyormuş. Gitgide ihtiyarlamış, artık balık tutamaz olmuş. Bu gidişle artık açlıktan öleceği muhakkakmış. Nihayet gıdasını temin edebilmek için, kurnazca bir çareye başvurmuş. Göldeki bir yengece giderek demiş ki:
“Geçen gün buraya avcılar geldi. Göle ağ atacaklarını ve ne kadar balık varsa,hepsini tutacaklarını söylediler. Zavallı balıklara yüreğim acıdı. Gölde nesilleri kuruyup gidecek”
Yengeç balıklarla beraber kendisinin de avlanacağını sezerek, pür-telaş balıkları tehlikeden haberdar edince, cümlesinin aklı başlarından gitmiş. Kendilerini kurtarmak için, bir çare aramışlarsa da bulamamışlar. Düşmanlarından fikir almak gibi aşağılık bir düşünceyle, Balıkçıl kuşunun yanına gelmişler. Kendilerini, bu akibetten kurtarabilmek için neler düşündüğünü sormuşlar.
Balıkçıl kuşunun “Şurada bir nehir var. Oraya taşınırsanız kurtulursunuz.” demesi üzerine, geniş nehirde avcıların ağlarından kurtulabileceklerine balıkların aklı yatmış. Lakin oraya nasıl gidebileceklerdi? Bu meselede de bir yol göstermesini düşmanları olan kuştan rica etmişler.
Balıkçıl kuşu: “Ah, keşke genç olsaydım. Sizi oraya pek kolay taşırdım. Şimdi ihtiyarladım. Ne kadar gayret etsem, bir gün de ancak bir kaçınızı taşıyabilirim” demiş. Balıklar, bu yardımı kendilerinden esirgememesini kendisinden tekrar, tekrar rica etmişler. İşi bu raddeye getiren Balıkçıl, her gün birkaç balığı alıyor, nehire diye ormana götürüp afiyetle yiyormuş.
Göldeki balıklar ise giden arkadaşlarının o büyük nehirde rahat bir şekilde yaşadıklarına dair Balıkçılın verdiği haberi alıyorlar ve çok seviniyorlarmış!.
Kelile ve Dimne’den