13. Umutsuzluk

Hastaneden sonra karakola götürülen ekip, ifadeleri alındıktan ve bir süre bekletildikten sonra serbest bırakıldı. Herkes sanki anlaşmış gibi evine ve normal yaşantısına geri döndü. Kazı yerinin mahşer yerine dönmesi ve olayın evrensel bir hal alması elbette onları da çok heyecanlandırmıştı. Yakından takip ediyor, kazı yerine bir şeyler görebilmek umuduyla gidiyor ama tüm çabalar sonuçsuz kalıyordu. Hepsi bu muazzam olayın bir nebze de olsa bir parçası olmuş olmaktan gurur duyuyordu. Yalnız İsmail hariç. O çok değişti. Değişimi de maalesef olumsuz yöndeydi. Çok hırçınlaştı. Yüzünde sürekli bir öfke hali vardı. Bu hayal kırıklığı onun tüm ahlak ve erdem yapısını da değiştirecekti. Öyle ki amcamdan iğrenç bir ceset diye bahsedecek ve cenazeden sonra da kadın memesi hayali kuracakti. Yine de İsmail'in ahlaksızlaştığını söylemiyorum. Bu, içindeki öfkenin dışa vurumuydu. Ve evet, kendisi istemese de bunu farkında olmadan yapsa da Tanrı yoksa her şey mübahtı.

Bizim çevrede kısa süren bir sessizlikten sonra bir akşam, Hasan amcam apar topar hastaneye kaldırıldı. Bu geçirdiği ikinci kalp kriziydi. Kazı bittikten sonra çok sessizleşmişti. Belki de ölen polis memurunun etkisinde kalmıştı. Belki de yer altında geçirdikleri süre içinde zehirli gazlardan etkilenmişti. Son zamanlarındaki ani duygu değişimleri de hesaba katılırsa aslında olacakların habercisiydi. Maalesef amcam sabahı çıkaramadı. Daha önce cenazede bahsettiğim gibi amcam kalp krizini atlatmış, akşam hastaneye koştuğumuzda onu iyi görmüş, bizimle gülüp şakalaşmıştı. Sabaha doğru ise bir beyin kanaması onu aramızdan aldı. Ve amcam tüm İsmailleri ile birlikte toprağın altında uyumaya çekildi.

Son gecesinde hepimiz yanındaydık. Ama biz iyi olduğundan emin olup eve döndüğümüzde yengemle beraber İsmail de hastanede kaldı. İsmail amcama göbekten bağlıydı. Artık bundan eminim. Amcamın, büyük abisi Tevfik'in bir oğlu olduğunda sevinçten deliye döndüğü ve sevdiği her şey gibi bu küçük bebeğe de verdiği İsmail adıyla aralarında sonsuza kadar sürecek bir sevgi anlaşması yapılmıştı. İsmail'in amcamdan iğrenç bir ceset diye bahsetmesi ilk başta beni korkutmuştu. Ama artık anlıyorum. İsmail daha çok bu ceset benim Hasan amcam değil der gibiydi. Bu sadece bir ceset. Benim sevdiğim amcamla ne alakası var? Bu dünyanın ruhu olmayan her şeyi iğrenç bir leşten başka ne olabilir ki? Ruh ama şiirlerde rastlanılan, ezgisini de duyduğumuz ve bazen kitaplarda rastladığımız… Belki bir insanın gönlünde, belki bir hayvanın sevgisinde ve vefasında, belki bir yabancıya yardımda, belki iyi yürekli komşuda, belki zulme uğramış bir insanın çığlığına koşmada, belki adalete aşık olmada, belki sadece kötülüğe başkaldırmada ve iyiliği istemede...

Amcam kuzuları, kuşları, oğulları ve küçük kız çocukları olan İsmailleri ile uykuya geçmeden önce İsmail'e yaptığı konuşmadan bahsetmiştim. İsmail'e bu işin peşini bırakmasını söylemiş, onu iyice tembihlemişti. Son gecesinde hastanede yaptığı konuşmanın daha fazla detayına ulaşabildim:

—İsmail, içimde acayip bir huzur var. Sanki her şeyi yitirmişim, hayatımı bile. Ama çok daha güzel bir şey kazanmışım. Bu ikinci kalp krizi. Bizim gibiler fazla yaşamaz. Ama artık hiç korkmuyorum. Eskiden ölüm beni korkuturdu ama sona yaklaştıkça, Allah'ın bir merhameti olsa gerek, içimi bir huzur kapladı. Şimdi ölmekle yaşamak bir geliyor, aralarında bir fark yokmuş gibi hissediyorum. İsmail, evladım, sen benim en değerli İsmail'im oldun her zaman. Sakın bu işin peşine düşeyim deme. Aklım almıyor, senin gibi birinin altına bu kadar heves etmesi... Yok, hayır! Bu benim İsmail'im olamaz. Benim lokmalarla ruhunu beslediğim İsmail'im böyle olamaz. Kabul, başta ben de bu hırsa kapıldım. Ama Allah'a şükür, Rabb’im beni hemen kendime getirdi. Yavrum, evladım. İsmail fedakarlığın adıdır. Tüm bir yaşam sadece fedakarlıktır. Bu dünyaya eğlenmeye, mutlu olmaya gelmedik İsmail. Eğlenebilir, mutlu da olabiliriz ama asıl amaç bu değil İsmail. Asıl amaç fedakarlıkta. Sakın ha aptalların oyununa gelme! Bunu herkesten duyarsın ama bu, şeytandan başkasının kelimesi değildir. “Ben enayi miyim, bir kere geldik şu dünyaya, niye kendimi kullandırtayım, niye ben vereyim, niye ben yapayım, niye ben, niye ben...” Niye ben diye başlayan cümleleri duydun mu kaç oradan. Onlar iblisin sözleridir. Allah çok zor biri değildir. Oruç ve namaz dışında verdiği tüm görevler insanlar içindir. Yani Allah'la bağlantın diğer insanlardır İsmail. Zekat, infak, dürüstlük, doğruluk, muhtaç olana yardım, her türlü iyilik, adalet için ayağa kalkma, zalim olana başkaldırma, ezilenler için zulmü ortadan kaldırma... Hepsi diğer insanlar için İsmail'im. Diğer insanlar Allah'la senin arandaki köprüdür. Bunu sakın unutma. Bencillere sakın kulak asma. Toplumu kötüleyip yalnızlığı övenlere aldırış etme. İnsanlara sürekli laf sokmaya çalışan, kendilerine sürekli düşmanlar yaratanlardan uzak dur. Onlar sana sadece kötülük ve mutsuzluk getirir. Allah'ı ancak diğer insanlarda görebilirsin. Bunun başka bir yolu yok. Ama Allah'ı unutup baştan başa bir toplumcu da olmayacaksın. Bu seni yoldan çıkarır. En başta her zaman Allah olmalı. Doğru yolu ancak bu şekilde koruyabilir insan. Hayvanlara merhametini her fırsatta göster. Ama bir hayvansever olma. Onlar hayvanlar dışında her şeyden nefret ederler. İnsanlardan da. Bırak hayvanlar senin merhamet duygunu geliştirsin. Ama bu merhamet evrensele yoğrulsun. Benim abimin kendi oğluna hissettiğini ben kuzularım için hissederdim. O sadece kendi çocuğu için titrerdi, ben ise tüm bir yaşam için. Bu çok ağır bir yük. Ama insan olmak kolay mı ki? Bu dünyadan insan olarak ayrılmak o kadar zor ama o kadar güzel ki. Kimsenin, hiçbir canlının sevincini elinden alma. En kötüsü budur. Sakın bir alaycı olma. Sapıtmaniın en büyük belirtilerindendir. Ciddi ol. Ağırbaşlılığını koru. İnternette insanlarla, fikirlerle ve olaylarla alay eden büyük bir topluluk var. Ve onlar ağızları kulaklarına varan cinlere benziyorlar. Mizahtan kaçın. Mizah seni alaycı yapar. Seni eylemsizlik illetine düçar eder. Oturur sadece düşmanla alay edersin. Başka da bir halta yaramazsın. Ağlanacak haline gülme. Ağla ama yine de gülme. Öfkelen. Öfkeni içinde tut. Ama sadece insanlığa kötü olanlara karşı. Ben İsmaillerim ile buluşmaya gidiyorum. İnşallah bir gün sen de aramıza katılırsın. Senin mezarında ne var bilmiyorum. İyi şeyler olmasını yüce Rabb’imden diliyorum. Benim için dikkatli ol İsmail'im. Diğer İsmaillerle beraber seni bekliyor olacağız.

Hasan amcam sabaha karşı ruhunu teslim etti ve İsmaillerine kavuştu. Fakat bizim İsmail durmayacaktı. Durur muydu? Altın değil, para değil, şan değil. Tanrı! İsmail durur muydu? Cenaze akşamında nereye gittiğini sorduğumda bana Songül'e gideceğini söylemişti ama onu takip ettim. Songül'ün evinin yakınından bile geçmedi.