Bu ağrıyı biliyorum

Karanlık parıldıyor seslerin üzerinde

Çekirdeğinde kaynayan kayalar ve üzüntü piyadesi

Elinde urgandan tüfeğiyle düşüyor gölgesine

Bu çiçekleri iyi büyüt kanatsınlar diyerek

Son sözleri bir kurşun ağrısı gibi şakaktan

Tan vaktinde şafaktan içeri sızıyor

Ben ruhların karıldığı bir akşamın en derin

En sessiz köşesinde kalanın iziyle

Siyahlığıma dalan beyazların bıraktığı grilikle

Varlığımı bilerek ama göstermeyerek

Artık ona sahip olmayarak ve giderek

Değişiyorum

Bir gece kapkara bir şırıngayla etime

Ne acılar çektirmiştim öze doğru bu niyetle

İşte aradığım ve kaybettiğim gölgelik

Bütün o ışık ve zarifliğin çirkef baskısı üzerimde

Olmadığım rengin görüntüsündeyim

Bir gün kan aktığında değişen tenimden

Görürüm ki artık

İçimde sakladığım başka bir rengim

O kuruduğunda gerçeklik

Öz ve sitem dolu kendim

Karşımda duruyor

Sessiz

İliklerinden hakikat akarken gerginim

Kendini lambaya çarpa çarpa düşüren

Güve kelebeğinin bıraktığı

Işığın üzerindeki kir

Değil

Işığın sanki bir kir gibi gösterdiğiyim

Savaşım ve tutkum

Beni kir gibi gösteren o aşağılık şeydir

Bir yerden bakınca doğruluğum

Başka bir göğüste bükülüp kırıldığında

Orada yansıyan çelimsiz aksim

Bambaşka bir renktir

Ya aslında beyazdıysam

Artık değilim.