kaderimizi lağvetmek istenciyle uyandım

sabahların alnına tel örgüler çekerek

çürük bir varoluşa devinimin nazı geçmez

başka bir toprakta filizlenmeliyim yeniden

yaralıların çatışmasını izlemek hazdan uzak

ölülerimizi gömmeye toprağımız yetmiyor

hüküm giymenin safından uzaklaş, diyorsun can evim

baygın bir pencereden bakmayalım dünyaya

insanlık yalan özgürlüklerin mahzeninde eriyor


düşmüşlüğün safsızlığının omuzlarımda yeri vardı

kayıp bir ahmak ağlamaklığından kesikti nefesim 

ve ayaklarım üzerinde doğrulmaya cüret ettim 

ne var ki unutmuşum, zor bir iş olduğunu

ısmarlama ve kimsesiz bir yanılmaya kıyasla

bütün dünyanın da yanıldığını bilmenin


kılıcımı özlediğimden öpmelerim kısa sürer

tarihin kanamaları tenimdeydi senden önce

belki bir gün, gerçeğin bayrağını birlikte sallarız

o gün şafak söktüğünde özgürlüğüme hasret biter


insanlıkla kırgınlığın göbek bağı bir kesilmiştir

bir sonraki hüznünde birlikte bileniriz

şimdilik

biraz sessizlik

mezar taşımıza ölümlerimizden sonra seviniriz


kaç kere seviştim aynı kanun ile, kaç kere, neden

ben kopukluklar doğurdum beni kıran düzenden

ve doğu ölürken bacak arama bakan tanrıya karşı

ayetler kitabı'nı ben yazdım ben!


"keskin kalem, kırık gözlük" 

kesin değişmiştir dünün özü

beylerden davacılık yurduma borcumdur

topraksız köylünün gülmedikçe yüzü


dövüşlerden huzur devşirenleri korku sarmalı

ekmek bulamayanlar artık pastaları çalmalı

insanıma 23 cent biçenlerin ellerinde

yarım bırakılmış bir aydınlık şiiridir vatanım