Loş bir mekanda ruhu ışıksız kalmış bir adam... Elinde sararıp solmuş, uzaktan adını tam olarak anlayamadığım küçük bir kitap... Kitap açık ama adam okumuyor, duruyor. Belki düşünüyor, belki de sadece boş boş bakıyor. Üzgün olduğunu saklamak gibi bir gayreti yok. Bütün vücudu "ben buradayım" dercesine sıkıntıyı belli ediyor.

Simsiyah kaşlarının çatık olduğunu, aramızda birkaç masa olmasına rağmen fark edebiliyorum. İster istemez meraklanıyorum. Kafamın içindeki sormam gerektiğini söyleyen sesleri kovmaya çalışıyorum. Fakat sesler kazanıyor, bedenim ise mahkum. Usulca ayağa kalkıyorum, etraftaki dingin havayı bir yandan bozmak istiyorum fakat buna takatimin yetmeyeceğinin farkındayım. Kimsenin umrunda olmadığımı bilmeme rağmen herkes bana bakıyormuş gibi hissediyorum. Hapishaneden kaçmış mahkum gibi yavaş ve ürkek adama yaklaşıyorum. Masanın etrafında boş sandalye yok. Uzanıyorum, sandalyeye yetişip çekiyorum. Sandalyenin çıkardığı acı çığlık, saatlerdir bozmak isteyip bozamadığım yalnızlığı alelacele götürüyor. Bir ses duymuş olmak ruhumu hareketlendiriyor. Herkesin bana bakıyor olması bu sefer rahatsız etmiyor. Onun da bana baktığı düşüncesiyle adama bakıyorum ama adam öylesine dalıp gitmiş ki sesi duyduğunu bile zannetmiyorum. Elindeki kitap iyice merak uyandırıyor bende. Son bir adım daha atıp sandalyeye oturuyorum. İşte o an kitaba değil, ayraç olarak kullandığını düşündüğüm vesikalık bir fotoğrafa baktığını fark ediyorum. Birkaç damla yaş düşüyor fotoğrafla kitabın kesiştiği noktaya. Peçeteye uzanıyor, yetişemiyor. Doğruluyor; yüzündeki üzüntü, yerini öfkeye bırakıyor. Bir daha uzanıyor, fotoğrafı bir antikayı siler gibi siliyor. Hala beni fark etmemiş gibi. Ben de yokmuşum gibi davranıyorum. Sanırım birkaç dakika öyle duruyoruz. Tam kelimeleri topladığım anda kalkıyor, her an planlanmış hissi uyandırıyor bu durum bende. Ahşap kapıya gelmesi uzun sürüyor. Kapının önünde gelince duraksıyor, ardından sessiz sedasız gidiyor.

Mekan şimdi biraz daha aydınlık. Etrafa baktığımda her şeyin son baktığımdan farklı olması beni huzursuz ediyor. İnsanlara bakarak onlara yeni hayat öyküleri yazıyorum. Belki var olana hiç yaklaşmayan, belki de var olanı teğet geçen. Öykülerimin teması ortak: yalnızlığımız.