"Başınız sağ olsun. Geriye kalanlara sabır..." Tabii eğer kalmış bir sabrımız ve sağlığımız varsa! 

Önce buradan başlayacağım. Çünkü yönünü kaybetmiş bir ölü gibiyiz bu ülkede. Ben ve benim içimdeki biz, siz! 

Gördüğüm şu ki: 

Birkaç yıldır tüm iyimserliğinizi kaybetmişsiniz. Sorumluluklar altında kalmışsınız. Öyle görüyorum sizi. Bu suskunluğunuz ifadesiz kalışınızdan. Hayattan ne beklediğininizi bilmiyorsunuz. Belki bu yaşta artık her şeyi terk edip bir saksıda yabancı duran ağaç gibi başka bir ülkeye gitme düşüncesi meşgul ediyor sizi. Tüm idealleriniz, düşleriniz çöpe atılmış gibisiniz. Öyle değil mi? Zaten kaybedecek neyiniz kalmış ki bir candan başka. Bir canınız var "ucuz ve önemsiz", bu ülkenin kimsesizler mezarlığında. İsmi bilinmeyenler... Dur! Burada birkaç kez daha duralım. Neyse! Aynı şeylere tekrar tekrar bakınca insan "belki bir şey olur" diye bekliyor. Ancak tüm hayatımız ve hayatta kalışımız geçim derdi, can derdi, bugün de şans eseri ölmemek derdi değil mi bu ülkede. O kadar kötümüyüz dersiniz? Aslında hala bir inatla hayata, dayanışmaya tutunan yanımız ve bizi ayakta tutanlara inancımız... En güzel bu ya hala kalan... Belki öyle hissediyorsunuz artık. Hani öyle derinize batan bir bıçak gibi. Gerçi bizimki bıçağı aşan bir keskinlik ama işte o bıçak kaç zamandır hayatımız üzerinde söz sahibi. Ne duygularınız kaldı ne de bir amacınız. Siz de dünyaya yanılmaya geldiniz ama yanılmaya önce bu yangın yerinde başladınız. Ne kötü bir deneyim! Yedi ile yetmiş arasında pek de bir acı farkı kalmadı. Herkes eşitlendi işte acıda, ölümde, yoksullukta. Yaşamak, hiçbirimize dahil değildir! Burada en önemsiz şey de tam da bu ya! Bir de eşitlenmeyenler... En üst tabakada sopa sallıyor en alttakilere. Susmalıyız değil mi? Çünkü önce burada sansür sonra otosansür geçiyor! konuşmanın bedeli var buralarda. Konuşanı sevmezler "Allah'ın zeval vermediği bazı kötülükler." Hamdolsun, çok ikiyüzlü bir toplumun parçasıyız. Hesap sorarken bile fark ediliyor. Gücümüz, güçsüze yetiyor. Bağnaz bir kabadayılık! İçimizdeki çürüme artık büyüyor. Ama güçlüyüz ya! Her yanından yıkık dökük bir suçlunun görüntüsünde, ucuz ve kof bir kahramanlık, güç gösterisi mi desek buna acaba! Olsun güçlü gibi gözüken bu maskenin ardında artık sıvası dökülmüş iki yüzlü bir yalanı kimse saklayamıyor ya. Biliyorsunuz ne olduysa bir kötülüğe razı gelmek nedeniyle bunlar. Her gün düşmanlaştırıldığınız, dışlandığınız bu fotoğrafta, artık sizi yok sayanlar ve neden olanlar da dahil olmayacak. Görüyorsunuz ya, biliyoruz ya, duyuyoruz ya tüm sahtekar cümleleri! "Üç Maymun" devri bitti! Peki ne olacak? "Öyle de ama yine de "evet" diyerek başlayıp... sonrasını biliyorsunuz değil mi! Bir sonra, bir sonra ve bir sonra daha mı diyecek, geçeceksiniz yine. Neyse size diyeceğim tek bir şey var: "Unutmayınız!" 

"Unutmayınız!" 

Çünkü biz unutmayı artık saklamayacak kadar suça tanık ve kurban olduk! 

Çünkü hepinizin evinde; acıda, yoksulukta ve ölümde eşitlenen fotoğraflarımız kaldı geriye!