Dünya ardımdan ekvatorun yamuk yörüngesinden uçuşmuş eteklerimi tutuştursa da.

Şu an buradayım.

Yeşeren çim adam, beni hala gülümsetiyor. Ve akşam yemeğine kuş üzümlü pilav pişiriyorum.Karşısında hayalin,,diyip konuyu bayağılaştıramayacağım.

Beyaz tülleri sırtıma ser, ben yine sersefil olacağım.


Karnıma buzdan bir dağ inşa ettin, içini magmayla doldurdun. Ve bana kalbimi oydurdun.

Kanım serin,

Bulutları aldığından beri.

Ve ruhunu şeytana sattığından beri.

Asırlardır aynıyım.

Yerin saltanat bedeli. Ama sen oranının soytarısı mısın?

Çık ordan. Burası dünya, sembolik bir duruşma.

Sevdiğim bir Jung sever kadın bana birgün Tanrı'nın herkese kendinden bir parça verdiğini anlatmıştı.

O Tanrı'nın gözlerini almıştı.

Bense gazabının ardındaki merhametini onun. Şimdiyse aşkını soyduğum bir farazi meftanın yanıbaşındayım.

Yaşam içimde büyük bir ağırlık ve beraberinde nasıl oluyorsa bir boşluk, kitlesel bir yoğunluk getiriyordu. Anlamlandırmaya çalıştığım bu hülyalar cehennemi, sızımı bir nebze olsun hafifletiyor mu? Zannetmiyorum. Farkındalığım artık cansız bir akılsızlıktan başka bir şey değildi. Yüzüm sakin, aklım sakınılmışlardan arınmıştı. Ardımda hiçbir şey kalmamıştı. Kül? Ah ne fena benim küllerim. Sizi yakmaya yeter hâlâ.

İşte buradayım. Kanımla emzirdiğim çuvaldızlığımın kimyası ne işime yaradı diye soracak olursanız. Çok yara, çok arabesk. Ama işinizi görür, beni diri tutan bu çamurdan fal, sizi kör eder. Kandırır ve inandırır gürül gürül akan suya.

Kalbim seyrelmeden önce, ölüm camımı tıklarken candan bir düş gördüm, bir ceylan uykuya dalmadan önce, sahrayı geçiyor. Bir bebeği özlüyordu. Bunun nasıl parçalayıcı kanatları olduğunu kim anlar, saçlarını salsın tarayıp örgüler örecek ve bolca öpeceğim.

İşte bu ve bunun gibi fıtratı tok tutan mayhoş sözlerim var hâlâ. Günde on saat büyük patrona hizmet ediyor. Gün sonunda paltomu giyip şiirlerimi cebime atıyor ve evimin yolunu tutuyorum. Geçmişten arındımsa da dikenleri etimde, kurtulabilmek için biraz deşmem gerekiyor, biliyorum. Oysa ben her gün zihnime batan bir yastıkla yarına demleniyorum. Seni düşünüyorum. Neredesin kim bilir? Hangi fikri büyütüp yakaladın zamanda? Sardunyalar hangi nehre eşlik ediyor? Ve kim kurtarır canımızı bu beton suratlardan? Umutsuzum. Kaygum zaptedilmez sarhoşlukta. Seni düşünüyorum bebeğim.

Ebedi saadetteki mahkemizde görüşmek üzereyken hâlâ.