Tutku, bir insanın hem hayali hem de laneti olabilecek güçlü bir duygu. Bir insana, bir nesneye, bir mekâna, şehre, ülkeye, denize suya, akla gelebilecek her şeye tutku duyulabilir. Fakat kitap tutkusu bambaşka bir benlik kavramıdır. Sadece nesne olarak değil, içerik olarak da tutkuyu besleyen ve zihnin sınırlarını zorlayan bir yaşayış biçimidir. Tutkunun saplantı haline gelmesi ise delilik ve velilik arasındaki ince çizgi gibi belli belirsizdir. Bir tutkunun lanete dönüşebilmesi de işte bu çizginin kaybolması ile mümkündür.


Arjantinli yazar Carlos Maria Dominguez'in 2002'de yayımlanan eseri birçok açıdan belli eserleri anımsatsa da kısacık öykünün içine girdikçe yazarın kendi üslubunu yakalıyoruz. Eser tabii ki bir edebiyat profesörünün ölümü, bir başka profesörün kaybolması ile başlıyor. Profesörün ölümüne neden olan Emily Dickenson'ın şiirleri, bir evin yıkımına sebep olan Joseph Conrad'ın Gölge Hattı adlı eserine kadar yolculuk halinde geçen bu öyküde, kitap tutkunu birinin kendi elleriyle inşa ettiği "kitap evi"nde son bulan deliliğini görüyoruz.


Kitaplar hem mecazi hem de gerçek anlamda bir yolculuğu sağlıyor bu eserde. Arka kapak yazısını, kitabı bitirince bir ezgi şeklinde duymaya devam ediyorsunuz: "Kitaplara, okumaya ve aşka dair bir kitap... Kalın ciltlerin arasında saklanacak bir mücevher."

Jaguar yayınevini keşfedeli henüz çok uzun bir zaman olmadı. Bir arkadaş tavsiyesi ile tanıştım yayınları ile. İyi ki tanışmışız, yayın evinin de dediği gibi: "Mutlu Azınlığa!" Bilginin ışığı bizimle olsun!