düşündüklerim ürkütüyor beni. çocuktum ben, bu gece büyüdüm. gözyaşlarım karıştı banyomun zeminine, gizlendim. gizledim parçalanmış ruhumu duvarlardan. 

babamın döktüğü her gözyaşı için koptu bir parçam benden acıta acıta. 

kalbimi söküp aldılar benden. 

oysaki ne çok ihtiyacım vardı ona. bu acı geçer mi diğerleri gibi, anlatabilir miyim her şeyi boğazımı sıkarak ağladığım duvarlara?  


o yaşamalı. dünyada kalan son kişi olsa bile yaşamalı. o bir ölü değil artık, ben görüyorum onu. neler çektiğini, beynindekileri hissediyorum. herkesten çok yaşamalı o. lafımı geri alıyorum. tanrım, tanrım… al canımı, söküp at aciz ruhumu bedenimden. özür dilerim. ben öldürdüm onu. içimde, tam şuramda öldürdüm. fakat yaşamalı o. iyileştir onu tanrım, benim tutamadığım ellerinden tut, söyleyemediğim, kuramadığım cümleleri fısılda kulağına.

öksüz bırakma kalbimi, en derinimi, söyleyemediklerimi, boğazıma dizilenleri...

hiçbir zaman doğmayacak artık güneşim eskisi gibi, parlayamayacağım yıldızlar gibi..

düşündüğüm şeylerin pişmanlığını yaşıyorum tanrım. ben istedim ölmesini, henüz on dördüncü yaş günümde keserken bileklerimi...

içimde bir çığ, günden güne büyüyen, sarıp sarmalayan bir acı. sanki onunla doğmuşum, örmüş kader ağlarını kanata kanata.


sekiz mart iki bin yirmi iki.

ben ölmeliydim o gece. öldürmeliydim kendimi. evrenden izimi silmeli, başka diyarlarda aramalıydım sevgiyi.

yapamadım.

yapamadıklarımda boğuluyorum artık. iki yıl oldu, kanıyorum. ruhum kanıyor. dayanılmaz bir acı bu...

ölmekten değil, ölümden korkuyorum. enseme kazdırdığımdan beri ölümü, onu hep yakınımda hissediyorum.


tanrım, beynimi al benden, kurtulmak istiyorum!


memento mori, 03:04