Bugün de gelmedi dedi dışarıya bakarak...

uzun uzun dalmıştı gökyüzüne...

bakıyordu, dalıyordu

kim bilir neler düşünüyordu...

kimseyle konuşmamıştı,

ne annesiyle ne kedisiyle ne de saksıdaki sardunyalarıyla...

sadece çamurlaşmış bahçesindeki güllere baktı,

sonra gözünü bahçe kapısına uzattı,

derinden bir iç çekti, bugün gelmedi dedi ve sustu...


Bir derin boşluğa düşmüş gibi susuyordu

gözleri buğulanmış, elini pencerenin koluna koymuş,

kalbi ümitsizce heyecanlanıyordu...

Odanın içindeki sıkıntı, sükunet iyice ağırlaşıyor,

boğazına bir ok gibi saplanıyordu...

Kalbinden parça parça bir şeylerin koptuğunu hissediyordu...

Gözleri yanıyor, boğazında, bir düğüm ağlayamıyordu...


İçindeki ümit kırıntıları, tıpkı sönmekte olan bir mum alevi gibi yanıyordu...

En tehlikeli düşünceleri beynini tetikliyordu...

Artık ümitsizce perdeyi çekti, puslu ve boğuk hava odanın içine yayılıyor,

odayı derin bir karanlığa boğıuyordu...

sanki konuşacak gibi oldu, pencereye doğru ilerledi ama açamadı...

Dışarıdan gelen bir müzik sesi onu ağlatmayı başarmıştı...

Şimdi hıçkıra hıçkıra, durmaksızın ağlıyordu..

İçinde kopan kıyametin ne olduğunu bilmeden

kulağını müziğin sesine vermiş, öylece ağlıyordu...

Ağır bir hüzün odanın içine çökmüş...

Sadece hıçkırık sesleri dilsiz duvarlara çarpıp geri yankılanıyordu...