Zaman ,
Saramıyor ne kendini,
Ne de ateşe dokunmuş parmak uçlarımızı.
Bir de, aksıyor sol ayağı,
Sol yanı değil.
Sol şeritte hep,
İçinde uçuşan kuşkuları.
Adındaki son çare de kulak asmıyor ona.
Taneleri saçılmış,
Mavi boncuk gibi,
Nazarı çıkana kadar kırık kalbi,
Yüreğinde acının binlerce dili.
Eksilmiş olmak korku değil artık ona,
Ümitsizlik tasa değil,
Ne belli ki!
Bir gün kalkıp,
Belki altından geçecek dört renkte bir gökkuşağının,
Tuttuğu altın olacak.
Bir serçe naifliğiyle örecek yuvası,
Kıymeti görülmemiş gibi.
Adına türkü tutturacak,
Ummadığı gibi basacak ayakları,
Birden çıkacak yola tabanlara kuvvet!
Üstüne, bir de kılıf uyduracak gidişine.
Çare değil dese de iç sesi,
Başına buyruk bulutlarına.
Sitare