Yalan söylemeye henüz üç yaşında alıştırdılar beni; anneni mi yoksa babanı mı daha çok seviyorsun sorusuyla.
Yalanlar yanlışlara gebe kalırmış. İlk yanlışın bedelini ağır ödedik.
Okuldan kaçtığımız ilk gün arkadaşıma tren çarptı. Eşyalarını 7-A dan Hasibe'ye bağışladılar.
(Hasibe'nin babası demir yollarında işçiydi, 86'daki tren kazasında suçlu bulunmuş hapse girmiş.)
Ben ismini aldım bir de okuldaki sırasını. O günden sonra okuduğum bütün şairler ona gitmeyi yakıştırdı hem de şiirin en güzel dizesinde.
İlk hırsızlığımı da yedinci sınıfta yaptım; Hasibe'ye bağışladıkları kalemtraşını çalarak.
Şimdi Zahide'nin kalemliğine koyuyorum, bıraktığı yerden çiçek gibi açmaya devam etsin diye.
İlk cinayetimi bir sonbaharda işledim; Hasibe celladına aşık oldu.
Zahide'nin gözleri, Zahide'nin gülüşü ona benzemeye başlayınca astı kendini balkona.
O gün anladım; yerindeyken işe yarıyormuş ağırlığı taşın, leyleklerin minareye yuva yapması yetmiyormuş cennete gitmelerine.
Ali
2020-05-09T16:48:57+03:00Çok doğru, teşekkürler.
EMRE AKYOL
2020-05-09T04:26:26+03:00Teşekkür ederim, çalınan "tuz"unuzu dökülmeden bulursunuz umarım
Sevcan esen
2020-05-09T04:02:02+03:00Kaleminize sağlık..