Benim yazdığımı görmeye vefa etseydi ömrün.

Göğsün kabarmazdı elbet

Ama okurdun, altları morarmış kırış gözlerinle

karanlıkmış gözlerin, gün ışığında dahi

Tütünden sararmış pos bıyığının altından gülümserdi belki

uğruna benden geçtiğin rakından bir yudum alıp, ah derdin

ben bir cehennem büyüttüm içimde sana

tüm gücümle bağırdım en dipsiz şarkıları

Kasetlerine kaydederdin belki sesimi

yalpalayarak öperdin alnımdan

belki dokunurdun omuzlarıma ağır ellerinle

kora vermeden yaşlarımı

hasret hasret bakmadan tebessüme

ellerinin gölgesinde büyürdüm


Sükunetinin karanlığına yazdığım

Ben kalemin arkasıyla başa sardım sesini

defalarca, usanmadan

kasetlerin boğuk hışırtısında dinledim seni

Kadehini tokuşturduğun her yoldaşından sordum

dokunduğun yerlere ellerimi koyup kapadım gözlerimi

çocukluğumu bir ayağı kırık rakı masasının kenarında bitirdim

ne bir gömleğin kalmıştı ne kokunun bir tonu

ben anasonu kokun bildim ne acı

hep miş dedim sana baba

seni üçüncü şahıs cümleleriyle öğrendim.

bu yüzden sana ilk yazışım.

kaç kitaba sığar bir çocuğun kahramanları

benim kitaplarım var, kahramansız.


Seni yüceltmeyeceğim kelimelerimle

sen gittin diye ağlamadım ben

senin yasını umutsuz türkülerde aramadım

kafayı çekip aklıma gel diye harcamadım geceleri

sen olmadım ben sen olmaya yeltenmedim

ilk defa yazıyorum seni bu son

ne ışık olmanı istedim yoluma

ne bir tutamaç kalınca darda

sen ol istedim etinle kemiğinle sen ol

sen olmadın ben ummadım bundan öte

yarısı rutubetten çürümüş fotoğrafınla

kırık gümüş tabakan


ne çok sözcük büyütmüşüm sana

bide kendimi tabi

seni aramayı on iki yaşımda bıraktım

on iki yaşında adam oldum ben

ben üç yaşında büyüdüm.